Kalbe dokunmasını biliyorlar ama kırarak.
Yüzyılımızın yazarlarından biri.
M. de Renal'in çocukları Julien'e bayılıyor, Julien ise onları sevmiyordu; zihni başka şeylerle meşguldü. O yumurcaklar ne yaparsa yapsın, hiç sinirlenmiyordu. Daima çocuklar arasında eşitlik gözeterek hareket ediyor, soğuk ve duygusuz davranıyor, yine seviliyordu; çünkü o bu eve gelmekle sanki oradan iç sıkıntısı denilen şeyi kovmuştu. Eğiticilik işini iyi gördü. Artık kendisinin de kabul edilmiş olduğu kibarlar âlemine karşı içinde hâlâ sadece kin ve nefret vardı. Oraya kabul edilmişti, diyoruz, öyle ama sofranın ta son ucuna alınmıştı. Kin ve nefret duyguları kim bilir belki de bundan ileri geliyordu. Birkaç ziyafette hazır bulundu ve yanındakilere karşı kinini göstermemek için kendini zor tuttu. Bir SaintLouis yortusu günü M. Valenod, M. de Renal'in evinde yüksekten atıp tutuyordu. Julien, az kaldı duygularını belli edecekti; çocukları göreceğini bahane ederek kendini bahçeye zor attı. "Doğruluğu ne denli göklere çıkarıyorlar! Sanki dünyada bundan başka meziyet yok; ama fukaranın malını yönetmeye kalktığından beri servetini elbette iki üç katına çıkarmış olan bir adama karşı itibarda, saygıda yine kusur yok! Hiç şüphesiz bulunmuş çocuklar için verilen paradan da çöplenir. O zavallı çocukların hâli öbür yoksullarınkinden de acıklıdır. Canavar herifler! Ben de kimsesiz, sokakta bulunmuş bir çocuk sayılırım; babam, kardeşlerim, kimim varsa benden nefret ediyor.." dedi..
SaintLouis yortusundan birkaç gün önce Julien, Sadıklar mesiresinin üstünde Belvedere (cihannüma) denen koruda, dualar mırıldanarak, yapayalnız dolaşıyordu. Uzaktan, sapa bir keçi yolundan iki kardeşinin geldiğini gördü, onlardan sakınmağa çalıştı ise de olmadı. Julien'in güzel siyah elbisesi, son derece düzenli hâli, onlara karşı samimî olarak duyduğu küçümseme bu kaba saba işçileri o kadar kıskandırmıştı ki onu, ağzından, burnundan kan getirtip bayıltıncaya kadar dövdüler. M. Valenod ve kaymakam ile gezmeğe çıkmış olan Madame de Renal, tesadüfen koruya uğradı. Julien'in yerde yattığını görünce ölmüş sandı. M. Valenod'nun içine kıskançlık kurdu girdi.
M. Valenod, pek erken telâşa düşüyordu. Julien, Madame de Renal'i pek güzel buluyordu ama bu güzelliği yüzünden de ona kin besliyordu. Bu kaya, Julien'in baht gemisini az kalsın yoldan alıkoyacaktı. Julien, ilk gün, elini öpmeğe kadar vardırdığı coşkunluğu unutturmak için Madame de Renal'le elinden geldiğince az konuşuyordu.
Madame de Renal'in emme de chambre'ı Elisa, genç eğitici gönlünü kaptırmıştı. Hanımına sık sık onun sözünü ediyordu. Madmoiselle Elisa'nın aşkı Julien'i, uşaklardan birinin kinine uğratmıştı. Onun bir gün Elisa'ya: "O kokmuş eğitici geleli beri benimle konuşmak istemiyorsunuz" dediğini duymuştu. Julien, doğrusu böyle bir hakarete layık değildi, değildi ama, yakışıklı delikanlıların içinden doğan bir hisle, üstüne başına bir kat daha özen gösterdi. M. Valenod'nun kini de iki kat oldu. Bir genç papaza bu derece zariflik düşkünlüğünü yakıştıramadığını herkesin içinde söylemeye başladı. Julien'in elbisesinin rahip elbisesinden biricik farkı, cübbesiz olmasıydı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Tiểu Thuyết ChungStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...