Bölüm 14: Bir Kızın Düşünceleri

3 1 0
                                    

Do­lu­ya koy­sam al­mı­yor, bo­şa koy­sam dol­mu­yor. Kaç ge­ce­dir gö­zü­mü kırp­ma­dım Tan­rım! Ken­di­mi beş pa­ra­lık mı ede­ce­ğim? Onun, bu­nun gö­zün­de bir de­ğe­rim kal­ma­ya­cak. Ama ne ya­pa­yım? Gi­de­cek, gi­dip de dön­me­ye­cek.

AL­FRED DE MUS­SET

Mat­hil­de, o mek­tu­bu ya­za­bil­mek uğ­run­da nef­siy­le hay­li çar­pış­mış­tı. İçin­de Ju­li­en'e duy­du­ğu il­gi, na­sıl baş­la­mış olur­sa ol­sun, ara­sı çok geç­me­miş, gu­ru­ru, o kı­zın ken­di­ni bil­di bi­le­li gön­lün­de tek ba­şı­na hü­küm sü­ren gu­ru­ru yen­miş­ti. O aza­met­li sa­kin ruh, ilk de­fa ola­rak, ateş­li bir duy­gu­ya ken­di­ni kap­tır­mış­tı. Ama bu his de, gu­ru­ru yen­miş ol­mak­la be­ra­ber, yi­ne gu­ru­run do­ğur­du­ğu iti­yat­lar­dan ay­rıl­mı­yor­du. İki ay ken­di ken­di­siy­le sa­vaş­ma­lar, ye­ni ye­ni duy­gu­lar, he­ye­can­lar Mat­hil­de'in san­ki bü­tün ruh var­lı­ğı­nı ta­ze­le­miş­ti.

Mut­lu­lu­ğa eriş­ti­ği­nin ku­run­tu­sun­day­dı. Ruh­la­rı yıl­maz, ka­fa­la­rı üs­tün kim­se­ler üze­rin­de son de­re­ce kuv­vet­li bir et­ki­si olan bu bah­ti­yar­lık umu­du, kar­şı­sı­na çı­kan hay­si­yet his­siy­le, bir­ta­kım ba­ya­ğı gö­rev his­le­riy­le uzun uzun çar­pış­ma­ya mec­bur ol­du. Bir gün Mat­hil­de, sa­bah sa­at ye­di­de, an­ne­si­nin oda­sı­na gir­di, Vil­le­qui­er'ye sı­ğın­ma­sı­na izin ver­me­si­ni ri­ca et­ti. Mar­qui­se ce­vap ver­me­ye bi­le te­nez­zül et­me­den kı­zı­na gi­dip yat­ma­sı­nı tav­si­ye et­ti. Ter­bi­ye ile edi­ni­len fi­kir­le­re uy­mak his­si­nin, şu akıl­lı­lık, us­lu­luk sa­yı­lan şe­yin Mat­hil­de'nin ru­hun­da son dep­ren­me­si iş­te bu ol­du.

Kö­tü bir dav­ra­nış­ta bu­lun­mak, Cay­lus­le­rin, Luz­le­rin, Cro­se­no­is­la­rın kut­sal bil­dik­le­ri fi­kir­le­ri in­cit­mek kor­ku­su­nun, onun gön­lün­de, öy­le pek bir nü­fu­zu yok­tu. Bü­tün öy­le adam­la­rın ken­di­si­ni an­la­ma­la­rı­na im­kân gö­re­mi­yor­du; on­la­ra bel­ki bir ara­ba, bir top­rak al­mak için da­nı­şa­bi­lir­di. Asıl kor­ku­su Ju­li­en'i da­rılt­mak, onun gö­zün­den düş­mek­ti. Ya­ra­dı­lı­şı yük­sek bir adam gi­bi gö­zü­kü­yor ama, kim bi­lir, bel­ki hiç de öy­le de­ğil­dir.

Mat­hil­de'in en tik­sin­di­ği şey, bir in­sa­nın ken­di­ne mah­sus bir dü­şü­nü­şü, bir ta­bia­tı ol­ma­ma­sı idi; çev­re­si­ni sa­ran o gü­zel de­li­kan­lı­lar­da bul­du­ğu bi­ri­cik ku­sur da bu idi. On­lar, mo­da­ya uy­ma­yan ve­ya uy­du­ğu­nu sa­nıp da yi­ne ay­kı­rı kal­mak­tan kur­tu­la­ma­yan, her dav­ra­nı­şı ala­ya al­dık­ça, kı­zın gö­zün­den bir kat da­ha dü­şü­yor­lar­dı.

Yi­ğit bi­rer de­li­kan­lı idi­ler ama iş­te o ka­dar. Mat­hil­de: Hem yi­ğit­lik­le­ri de ne­dir ki? Dü­el­lo eder­ken yi­ğit; ama dü­el­lo de­dik­le­ri de ar­tık teş­ri­fat­tan iba­ret. Her şe­yi ön­ce­den bi­li­yor, in­sa­nın dü­şer­ken ne di­ye­ce­ği bi­le kes­ti­ril­miş. Çi­me­ne boy­lu bo­yun­ca uza­nıp eli­ni kal­bi­ne gö­tü­re­cek, has­mı­nı bol ke­se­den af­fe­de­cek, sev­gi­li­si­ni ana­cak. Bu sev­gi­li de ço­ğu za­man uy­dur­ma­dır; sa­hi­den var­sa bi­le, si­zin öl­dü­ğü­nüz gün, kim­se bir şey­den şüp­he et­me­sin di­ye ba­lo­ya gi­der. Çe­lik­le­ri pı­rıl pı­rıl ya­nan bir bö­lük sü­va­ri­nin ba­şın­da teh­li­ke­ye mey­dan oku­mak ko­lay­dır; asıl ma­ri­fet hiç bek­le­nil­me­dik, in­sa­nı ıs­sız bir yer­de bir ba­şı­na iken sı­kış­tı­ran ger­çek­ten çir­kin bir teh­li­ke­den yıl­ma­mak­tır.

Kırmızı ve SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin