Bölüm 13: Bir Kumpas

3 1 0
                                    

Bir­bi­riy­le ili­şik­siz söz­ler, yal­nız te­sa­dü­fün ese­ri bu­luş­ma­lar, gön­lün­de bi­raz ol­sun ateş bu­lu­nan, ha­yal sa­hi­bi bir ada­mın gö­zün­de şüp­he gö­tür­mez bi­rer de­lil olup çı­kı­ve­rir.

SCHIU­ER

Er­te­si gün Ju­li­en, an­sı­zın Nor­bert ile kız kar­de­şi­nin ya­nı­na gi­din­ce on­la­rın yi­ne ken­di­sin­den söz et­tik­le­ri­ni gör­dü; o ge­lin­ce, yi­ne bir gün ön­ce­ki gi­bi, iki­si de put ke­sil­di. Ar­tık Ju­li­en ada­ma­kıl­lı kuş­ku­lan­mış­tı. Bu ci­ci bay ile ci­ci ba­yan be­ni ala­ya al­ma­ya mı kalk­mış­lar, ha?.. de­mek­ten ken­di­ni ala­ma­dı. Doğ­ru­su bu, Ma­de­mo­isel­le de La Mo­le'nin, bir kâ­tip par­ça­sı­na gö­nül ver­miş ol­ma­sın­dan da­ha ak­la yat­kın. Bu tür­lü adam­lar­da gö­nül ver­mek gi­bi şey­ler olur mu san­ki? On­la­rın ilk işi, ada­mı ala­ya al­mak. Be­nim söz söy­le­mek­te bir üs­tün­lü­ğüm ol­du­ğu­nu gö­rüp kıs­ka­nı­yor­lar. Baş za­af­la­rın­dan bi­ri de adam kıs­kan­mak­tır. Bu ci­het­ler bir dü­şü­nü­lün­ce işin as­lı ken­di­li­ğin­den or­ta­ya çı­kar. Ma­de­mo­isel­le de La Mo­le'ün be­ni gö­zü­ne kes­tir­miş gi­bi gö­zük­me­si, be­ni bu­na inan­dır­ma­ya ça­lış­ma­sı, ni­şan­lı­sı be­nim ha­li­mi gör­sün de gö­nül eğ­len­dir­sin di­ye!

Ju­li­en'in böy­le acı acı kay­gı­la­ra düş­me­si, ruh du­ru­mu­nu bü­tün bü­tün de­ğiş­tir­di. Gön­lün­de bir aşk fi­liz ver­me­ye baş­la­mış­tı; bu dü­şün­ce­ler o aş­kı ça­bu­cak si­li­ver­di. Za­ten Ju­li­en'in Mat­hil­de'yi sev­me­si on­da, ben­ze­ri zor bu­lu­nur bir gü­zel­lik gör­dü­ğü için, da­ha doğ­ru­su onun bir kra­li­çe ta­vır­la­rı bu­lun­du­ğu, in­sa­nı hay­ran ede­cek el­bi­se­ler giy­di­ği için­di. Ju­li­en'in, son­ra­dan gör­müş­lü­ğü her za­man bel­li olu­yor­du. Akıl­lı bir köy uşa­ğı­nın, ce­mi­ye­tin en yük­sek sı­nıf­la­rı­na var­dı­ğı za­man en şaş­tı­ğı şey, çok ki­şi­le­rin söy­le­di­ği­ne ba­kı­lır­sa, ki­bar­lar âle­mi­nin gü­zel ka­dın­la­rı­dır. Bir iki gün ön­ce­ye ge­lin­ce­ye ka­dar Ju­li­en'in tat­lı hül­ya­lar kur­ma­sı, Mat­hil­de'in hu­yu­nu, ya­ra­tı­lı­şı­nı dü­şün­me­sin­den de­ğil­di. Jü­li­en, onun ne tıy­net­te ol­du­ğu­nu bi­le­mez­di; bi­le­me­ye­ce­ği­ni an­la­ya­cak ka­dar da ak­lı ba­şın­da idi. Ger­çi bir şey­ler gö­rüp sez­miş­ti; lâ­kin bun­la­rın hep­si, kim bi­lir, bel­ki de yal­nız bir gö­rü­nüş­ten iba­ret­ti.

Söz ge­li­mi Mat­hil­de, dün­ya­yı ba­ğış­la­sa­lar, bir pa­zar bi­le âyi­ni ka­çır­maz, he­men her gün an­ne­siy­le ki­li­se­ye gi­der­di. La Mo­le ko­na­ğın­da den­si­zin bi­ri, ne­re­de ol­du­ğu­nu unu­tup da ya kra­lın, ya ki­li­se­nin ama doğ­ru ama ya­lan çı­kar­la­rı­na kar­şı sav­rul­muş bir ala­yı uzak­tan ha­tır­la­ta­cak bir söz söy­le­se Mat­hil­de o sa­at cid­dî­le­şir, ka­lıp ke­si­lir­di. Her va­kit alay­cı alay­cı ba­kan göz­le­rin­de, es­ki bir ai­le por­tre­si­nin aza­me­ti be­li­ri­ve­rir­di. Ju­li­en onun her za­man oda­sın­da, Vol­tai­re'in fel­se­fe ki­tap­la­rın­dan bir iki­si­ni bu­lun­dur­du­ğu­nu iyi bi­li­yor­du. Ken­di­si de iki­de bir, o öze­ni­le be­ze­ni­le cilt­len­miş ki­tap­la­rın bir­ka­çı­nı ça­lıp oda­sı­na gö­tü­rür­dü. Her cil­di ya­nın­da­kin­den bi­raz ayı­rır, gö­tür­dü­ğü ki­tap­lar­dan açık ka­lan ye­ri böy­le­lik­le ka­pat­ma­ya ça­lı­şır­dı; fa­kat çok geç­me­di, ken­din­den baş­ka bir Vol­tai­re me­rak­lı­sı da­ha bu­lun­du­ğu­na dik­kat et­ti. Bir ruh­ban oku­lu kur­naz­lı­ğı­na baş­vu­rup Ma­de­mo­isel­le de La Mo­le'un il­gi gös­te­re­bi­le­ce­ği­ni san­dı­ğı cilt­le­rin üze­ri­ne kü­çük kü­çük kıl­lar koy­du. Bu cilt­ler alı­nır, haf­ta­lar ge­çer ge­ri gel­mez­di.

Kırmızı ve SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin