Birbiriyle ilişiksiz sözler, yalnız tesadüfün eseri buluşmalar, gönlünde biraz olsun ateş bulunan, hayal sahibi bir adamın gözünde şüphe götürmez birer delil olup çıkıverir.
SCHIUER
Ertesi gün Julien, ansızın Norbert ile kız kardeşinin yanına gidince onların yine kendisinden söz ettiklerini gördü; o gelince, yine bir gün önceki gibi, ikisi de put kesildi. Artık Julien adamakıllı kuşkulanmıştı. Bu cici bay ile cici bayan beni alaya almaya mı kalkmışlar, ha?.. demekten kendini alamadı. Doğrusu bu, Mademoiselle de La Mole'nin, bir kâtip parçasına gönül vermiş olmasından daha akla yatkın. Bu türlü adamlarda gönül vermek gibi şeyler olur mu sanki? Onların ilk işi, adamı alaya almak. Benim söz söylemekte bir üstünlüğüm olduğunu görüp kıskanıyorlar. Baş zaaflarından biri de adam kıskanmaktır. Bu cihetler bir düşünülünce işin aslı kendiliğinden ortaya çıkar. Mademoiselle de La Mole'ün beni gözüne kestirmiş gibi gözükmesi, beni buna inandırmaya çalışması, nişanlısı benim halimi görsün de gönül eğlendirsin diye!
Julien'in böyle acı acı kaygılara düşmesi, ruh durumunu bütün bütün değiştirdi. Gönlünde bir aşk filiz vermeye başlamıştı; bu düşünceler o aşkı çabucak siliverdi. Zaten Julien'in Mathilde'yi sevmesi onda, benzeri zor bulunur bir güzellik gördüğü için, daha doğrusu onun bir kraliçe tavırları bulunduğu, insanı hayran edecek elbiseler giydiği içindi. Julien'in, sonradan görmüşlüğü her zaman belli oluyordu. Akıllı bir köy uşağının, cemiyetin en yüksek sınıflarına vardığı zaman en şaştığı şey, çok kişilerin söylediğine bakılırsa, kibarlar âleminin güzel kadınlarıdır. Bir iki gün önceye gelinceye kadar Julien'in tatlı hülyalar kurması, Mathilde'in huyunu, yaratılışını düşünmesinden değildi. Jülien, onun ne tıynette olduğunu bilemezdi; bilemeyeceğini anlayacak kadar da aklı başında idi. Gerçi bir şeyler görüp sezmişti; lâkin bunların hepsi, kim bilir, belki de yalnız bir görünüşten ibaretti.
Söz gelimi Mathilde, dünyayı bağışlasalar, bir pazar bile âyini kaçırmaz, hemen her gün annesiyle kiliseye giderdi. La Mole konağında densizin biri, nerede olduğunu unutup da ya kralın, ya kilisenin ama doğru ama yalan çıkarlarına karşı savrulmuş bir alayı uzaktan hatırlatacak bir söz söylese Mathilde o saat ciddîleşir, kalıp kesilirdi. Her vakit alaycı alaycı bakan gözlerinde, eski bir aile portresinin azameti beliriverirdi. Julien onun her zaman odasında, Voltaire'in felsefe kitaplarından bir ikisini bulundurduğunu iyi biliyordu. Kendisi de ikide bir, o özenile bezenile ciltlenmiş kitapların birkaçını çalıp odasına götürürdü. Her cildi yanındakinden biraz ayırır, götürdüğü kitaplardan açık kalan yeri böylelikle kapatmaya çalışırdı; fakat çok geçmedi, kendinden başka bir Voltaire meraklısı daha bulunduğuna dikkat etti. Bir ruhban okulu kurnazlığına başvurup Mademoiselle de La Mole'un ilgi gösterebileceğini sandığı ciltlerin üzerine küçük küçük kıllar koydu. Bu ciltler alınır, haftalar geçer geri gelmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Ficción GeneralStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...