Ne yazık! Niçin bu şeyler de başkaları değil.
BEAUMARCHAIS
Varlıklı bir İngiliz, bir kaplanla bir arada nasıl yaşayabildiğini anlatır; onu kendisi büyütmüş, okşarmış ama masasının üstünden dolu tabancayı da eksik etmezmiş.
Julien'in kendini mutluluğa şöyle doyasıya bıraktığı anlar ancak bunu bakışlarıyla Mathilde'e belli etmeyeceğinden emin olduğu anlardı. Ona ara sıra sert bir söz söylemeyi boynuna borç bilmişti; bu işi hiç aksatmadan yapıyordu. Mathilde'in hakikatlılığı, Julien'in görüp şaştığı tatlı huy göstermesi son dereceyi buldu mu, Julien kendine hükmedemeyeceğini anlar, hemen onun yanından kaçmak cesaretini gösterirdi.
Mathilde, ilk defa olarak, sevdi. Bir zamanlar kaplumbağa kabuğuyla sürüklenir gibi gördüğü hayat, artık onun gözünde uçar gibi geçiyordu.Yine de o gurur ne yapıp edip kendini göstermese olur mu? Başına aşkın açtığı bütün tehlikelere kendini pervasızca atmak istiyordu. İhtiyat gösteren Julien'di; Mathilde de, ancak bir tehlike çıktı mı, onun sözüne baş eğmiyordu. Ama Julien'e böyle baş eğdiği, onun yanında hemen hemen büsbütün gönülsüzleştiği için midir nedir? Soyu sopu olsun, uşaklar olsun, evde ona yaklaşan kim varsa hepsine karşı azameti bir kat daha çoğalmıştı. Akşam salonda, altmış kişinin içinde, Julien'i yanına çağırıp onunla gizli gizli, uzun uzun konuşuyordu.
Bir gün küçük Tanbeau yanlarına sokulmuştu; Mathilde ondan kitap odasına gidip Smolette tarihinin 1688 ihtilâlini anlatan cildini getirmesini rica etti. Tanbeau'nun durakladığını görünce de Julien'in ruhuna merhem gibi gelen kaba bir azametle:
– Hem gelirken acele etmeseniz de olur!
Julien sordru:
– O canavar bozuntusu nasıl baktı, gördünüz mü?
– Dayısının bu salonda yaklaşık on iki yıllık hizmeti vardır, yoksa onu şimdi kapı dışarı ettirmem işten bile değildi.
M. de Croisenois'ya, M. de Luz'e, onların dostlarına davranması da yalnızca şekle bakılırsa, nezaketten, terbiyeden uzaklaşmıyordu. Ama, aslı aranırsa o muamelede de bir meydan okuma hali yok değildi. Mathilde Julien'e eski sevgilerini anlatmış olduğuna çok pişmandı, hem o baylara karşı gösterdiği, tamamıyla masumane denebilecek ilgiyi pek abartarak anlatmış olduğunu da itiraf edemediği için büsbütün kederliydi.
Ona: "M. de Croisenois, mermer masa üzerine elini benim elime yaklaştırdı, ben de zarf gösterip çekemedim, demiştim, o zaman duyduğum hissi size inceden inceye anlatmıştım ama onu anlatmaktan zevk duymam size anlattığım içindi" demek istiyor, "Muhakkak söyleyeceğim" diyor ama kadınlık gururu buna bir türlü elvermiyordu. Şimdi o baylardan biri gelip bir iki dakika konuşmaya kalksa Mathilde hemen Julien'e sorulacak bir şey hatırlar, bunu bahane edip onun yanından ayrılmaz olurdu.
![](https://img.wattpad.com/cover/294772411-288-k808962.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
General FictionStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...