İşte sizin medeniyetinizin büyük mucizesi!
Aşkı alelade bir iş ettiniz.
BARNAVE
Julien, Madame de La Mol'un locasına koştu. Gözleri önce Mathilde'in yaşlı gözlerine ilişti; kız gizlemeye çalışmadan ağlıyordu, zaten orada yalnız utanılmayacak kimseler, locayı veren bayanla birkaç da tanıdık vardı. Mathilde elini Julien'in elinin üstüne koydu; annesinden hiç korkusu kalmamış gibi idi. Göz yaşlarından âdeta nefesi kesilmiş bir halde, Julien'e ancak emin olmak istiyorsunuz... diyebildi.
Julien de gayet heyecan içinde idi; üçüncü kat localarındakilerin gözlerini kamaştıran avizeyi bahane ederek eli ile gözlerini kapayıp hissini belli etmemeğe çalışıyordu, içinden: Bari sesimi çıkarmayayım, dedi. Bir şey söylersem benim de son derece heyecanlı olduğumdan şüphesi kalmaz, sesim gönlümdekini açığa vurur, her şeyin yeniden mahvoluvermesine hâlâ imkân var.
Şimdi içindeki çarpışmalar sabahkinden daha zorlu idi, çünkü sabahtan beri gönlü daha ateşlenmişti. Mathilde'in gururu, bencilliği uyanacak diye korkuyordu. Aşktan, hazdan esrimiş gibi olmuştu; yine de kendini zorlayıp ona bir şey söyleyemedi.Bence bu, onun yaradılışında bulunan meziyetlerin en büyüklerindendir; kendi kendine bu derece hükmedebilen bir adam, kader elverirse, çok ilerleyebilir.
Mademoiselle de La Mole, Julien'in konağa kendileriyle beraber gelmesi için çok ısrar etti. Şükür ki bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Fakat marquise, Julien'i arabada karşısına aldı, onunla hiç durmadan konuşup kıza bir kelime olsun söylemesine vakit bırakmadı. Sanki Marquise, Julien'le söz birliği etmiş, onun işini kolaylaştırıyordu; Julien de, heyecanının derecesini belli ederek zaferini elden kaçırmaktan korkusu kalmadığı için, kendini bahtiyarlık zevkine çılgıncasına bırakıvermişti.
Bilmem söylemeye gerek var mı? Julien, odasına girer girmez, hemen diz çöktü, prens Korasoff'un verdiği mektupları öptü, kokladı. Bu çılgın hali ile sen ne büyük adammışsın! Bana ne iyilikler ettin! diye söylenip duruyordu.
Kendini yavaş yavaş toparlar gibi oldu. Halini, bir savaşı yarı kazanmış bir generalin haline benzetiyor: Bugün üstünlüğün bende olduğu söz götürmez, hem de çok büyük bir üstünlük, diyordu; ama bakalım yarın ne olacak? Bir anda her şey elden uçuverir.
Napolyon'un SainteHelene'de söyleyip yazdırdığı hatıraları, ateşli bir hisle iki saat kendini zorlayıp okudu; yalnız gözleri okuyormuş, bundan ne çıkar? Kendini bu işe zorluyordu ya! Gözleri bu zoraki, garip okuma ile uğraşadursun, dünyada en yüce ne varsa onun düzeyine yükselen kafası ile gönlü, belli etmeksizin işliyordu. Julien, o kalp, Madame de Renal'inkinden bambaşka! diyor fakat daha ileri gitmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Fiksi UmumStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...