Bölüm 23: Bir Memurun Kederleri

17 0 0
                                    

Biz şim­di o kü­çük ada­mı bı­ra­ka­lım da o kü­çük kor­ku­la­rı­nı çe­ke­dur­sun; ona uşak ruh­lu bir adam lazım­dı, ne di­ye gi­dip de gön­lü zen­gin bir ada­mı evi­ne alır? Hiz­me­ti­ne gi­re­cek­le­ri de mi seç­me­si­ni bil­mez? Bu bi­zim XIX. yüz­yı­lı­mı­zın, gi­di­şi öy­le­dir, nü­fu­zu olan bir asil­za­de gön­lü bü­yük bir adam­la kar­şı­laş­tı mı onu öl­dü­rür, sü­rer, hap­se atar ya­hut o ka­dar ha­ka­ret eder ki öte­ki, ap­tal­lık edip iç­le­nir, ölür gi­der. An­lat­tı­ğı­mız olay­da gön­lü yü­ce adam, bir te­sa­düf ese­ri ola­rak, da­ha ıs­tı­rap çek­mi­yor. Fran­sa'nın kü­çük şe­hir­le­ri­nin ve New­York hü­kü­me­ti gi­bi yö­ne­ti­me se­çim­le ge­len hü­kü­met­le­rin en bü­yük fe­lâ­ke­ti, dün­ya­da M. de Re­nal gi­bi adam­lar bu­lun­du­ğu­nu unu­ta­ma­mak­tır. Yir­mi bin nü­fus­lu bir şeh­rin or­ta­sın­da o gi­bi adam­lar ka­mu­oyu­nu is­te­dik­le­ri gi­bi oluş­tu­rur­lar; be­le­di­ye amir­le­ri­nin halk ta­ra­fın­dan se­çil­di­ği şe­hir­ler­de de ka­muo­yu de­ni­len şey kor­kunç­tur. Asil ve ali­ce­nap ruh­lu, si­zi ya­kın­dan ta­nı­sa dos­tu­nuz ola­bi­le­cek bir adam, siz­den yüz fer­sah öte­de otu­ru­yor­sa, hak­kı­nız­da­ki, şeh­ri­ni­zin ge­nel ka­na­ati­ne gö­re bir fi­kir edi­nir; o ka­naa­ti et­ki­le­yen­ler ise te­sa­dü­fün asil­za­de, zen­gin ola­rak dün­ya­ya ge­ti­rip ılım­lı­lar par­ti­si­ne sok­tu­ğu bir­ta­kım bu­da­la­lık­lar­dır. Ken­di­ni gös­ter­mek is­te­yen­le­rin vay ha­li­ne!

M. de Re­nal ak­şam ye­me­ği­ni yer ye­mez ço­lu­ğu­nu ço­cu­ğu­nu alıp Vergy'ye dön­dü; lâ­kin iki gün geç­me­di, yi­ne Ver­rie­res'e gel­di­ler. Şeh­re va­ra­lı bir sa­at ya ol­muş ya ol­ma­mış­tı, Ju­li­en, hay­ret­ler için­de, Ma­da­me de Re­nal'in ken­di­sin­den bir şey sak­la­dı­ğı­nı sez­di. Ju­li­en yan­la­rı­na ge­lir gel­mez, Ma­da­me de Re­nal ko­ca­sı­na an­lat­tık­la­rı­nı ya­rım bı­ra­kı­yor ve onun çe­kil­me­si­ni bek­ler gi­bi bir ta­vır ta­kı­nı­yor­du. Ju­li­en bu uya­rı­nın tek­rar edil­me­si­ne lü­zum bı­rak­ma­dı. On­lar­dan uzak dur­du, ger­gin­lik gös­ter­me­di; Ma­da­me de Re­nal bu­nun far­kı­na var­dı ve se­be­bi­ni sor­ma­dı. Ju­li­en için­den: "Aca­ba ye­ri­me bi­ri­ni mi bul­du? di­ye dü­şü­nü­yor­du. Da­ha dün de­ğil, ev­vel­ki gün can­ci­ğer­dik! Ama ha­nı­me­fen­di­le­rin ha­li böy­le­dir di­ye her­kes söy­lü­yor. Kral­lar gi­bi; on­lar da bir ba­ka­na iş­ten el çek­tir­me­ye ka­rar ver­di­ler mi, ona bin tür­lü il­ti­fat eder­ler­miş!"

Ju­li­en, içe­ri gi­rer gir­mez ke­si­len bu ko­nuş­ma­lar­da, Ver­rie­res be­le­di­ye­si em­lâ­kin­den bir evin sık sık sö­zü­nün geç­ti­ği­ni fark et­miş­ti. Bu es­ki fakat ge­niş ve kul­la­nış­lı ev, ki­li­se­nin kar­şı­sın­da, şeh­rin en iş­lek ye­rin­dey­di. "Bu ev­le ha­nı­mın ye­ni sev­gi­li­si ara­sın­da ne iliş­ki ola­bi­lir?" Bağ­rı dol­muş, ken­di ken­di­ne Bi­rin­ci Fran­ço­is'nın iki mıs­ra­sı­nı tek­rar­la­yıp du­ru­yor­du. Bu iki mıs­ra ona yep­ye­ni gö­zü­kü­yor­du, çün­kü Ma­da­me de Re­nal'den du­yup öğ­re­ne­lî da­ha bir ay ol­ma­mış­tı. Ama Ma­da­me de Re­nal her mıs­ra­nın bin bir ye­min, bin bir ok­şa­ma ile ya­lan ol­du­ğu­nu söy­le­miş­ti!

M. de Re­nal pos­ta ara­ba­sı­na bi­nip Be­san­çon'a ha­re­ket et­ti. Bu yol­cu­lu­ğa iki sa­at için­de ka­rar ve­ril­di. Be­le­di­ye baş­ka­nı pek dü­şün­ce­li gö­zü­kü­yor­du. Dö­nü­şün­de ma­sa­nın üze­ri­ne kül ren­gi kâ­ğı­da sa­rı­lı ko­ca bir pa­ket ata­rak ka­rı­sı­na:

– İş­te o pis iş!, de­di.

Yak­la­şık bir sa­at son­ra Ju­li­en o ko­ca pa­ke­tin ilân­cı­ya ve­ril­di­ği­ni gör­dü; he­men o ada­mın ar­ka­sı­na ta­kıl­dı. "İlk so­kak ba­şın­da işin as­lı an­la­şı­la­cak."

Kırmızı ve SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin