Bir dostun mezarı
STERNE
Koridordan büyük bir gürültü işitti; o saatte, kimse onun odasına gelmezdi; kartal bağırarak kaçtı, kapı açıldı, yaşlı cure Chelan, elinde sopası, titreye titreye Julien'in kollarına atıldı.
– Ah! Ulu Tanrı'm! Nasıl olur, yavrum... Hayır, sana yavrum değil, canavar demeliyim.
Zavallı yaşlı adam başka hiç bir şey söyleyemedi. Julien onun düşmesinden korkuyordu. Kolundan tuttu, götürüp bir iskemleye oturttu. Bir zamanlar güçlü kuvvetli bir adam olan Abbe Chelan'ın felek belini bükmüştü. Julien ona bir baktı, gördüğü eski M. Chelan'ın ancak bir gölgesi idi.
Papaz soluklandıktan sonra:
– Strasbourg'dan yazdığınız mektup ile Verrieres yoksullarına gönderdiğiniz mektup daha iki gün önce elime geçti. Liveru dağında, yeğenim Jean'ın evinde oturuyorum, oraya getirmişler. Felâketi dün haber aldım...Aman Tanrı'm! Bu iş nasıl oldu?
Yaşlı adam artık ağlamıyordu; sanki artık kafası durmuştu; sanki mekanik bir surette:
– O beş yüz frangın size lüzumu olur, dedi, getirdim.
Julien:
– Benim sizi görmekten başka bir şeye ihtiyacım yok, mon pere, dedi. Fazlasıyla param var.
Fakat onun ağzından anlaşılır bir cevap alamadı. M. Chelan ara sıra ağlıyor, yanaklarından yaşlar sessiz sessiz aşağı akıyordu; sonra gözünü kaldırıp Julien'e bakıyor, ellerini onun öptüğünü görünce sersemleşir gibi oluyordu. Bir zamanlar pek canlı olan, en soylu duyguları kuvvetle dile getiren o yüz şimdi büsbütün durgun, gözler ise fersizdi. Biraz sonra bir köylü gelip yaşlı adamı götüreceğini söyledi. Julien:
– Onu yormak doğru olmaz, dedi.
Julien o adamın, M. Chelan'ın yeğeni olduğunu anladı. İhtiyarı görmek onu gayet acı, göz yaşlarına bile müsaade etmeyecek derecede acı bir üzüntüye sürüklemişti. Her şeyi, teselli bulmaz bir surette hüzünlü görüyordu; sanki göğsündeki kalp değil, bir buz parçasıydı. Kurşunu attıktan sonra en çok ıstıraplı an, işte o an oldu. Ölümü, hem de bütün çirkinliği ile görmüştü. Bütün ruh yüceliği gösterebilmek umutları, fırtınanın sürdüğü bir bulut gibi dağılmıştı.
Bu ıstıraplı durum saatlerce sürdü, insanın ruhu zehirlendi mi, ancak maddi ilaçlar, bir de Champagne şarabı ile geçer. Julien bu gibi devalara başvurmayı kendisi için bir alçaklık sayardı. Dar kule hücresinde bir aşağı, bir yukarı dolaşmakla geçirdiği o berbat günün akşamı: Ben de ama deliyim! dedi. Ben herhangi bir kimse gibi ölecek olsam, o ihtiyarı görmekle bu kadar büyük bir hüzün duymamın bir manası olurdu; ama genç yaşımda, ani bir şekilde ölmek beni o derece ihtiyarlığa düşmekten koruyacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Ficção GeralStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...