Gece yarısına doğru salondan çıkılırken Julien, bir fırsat bulup sevgilisine:
– Bu gece buluşmayalım, kocanızın şüpheleri uyandı; içini çekerek okuduğu o mektubun imzasız olduğuna yemin edebilirim, dedi.
Çok şükür Julien gece oda kapısını kilitlerdi. Madame de Renal, delice bir düşünceye kapılıp Julien'in sözlerini, artık buluşmamak için bir bahane diye anladı. Çıldırır gibi oldu ve her günkü saatte onun kapısına geldi. Julien, dışarıda gürültü duyunca hemen lâmbasını söndürdü. Biri kapıyı açmağa çabalıyordu: Madame de Renal mi, yoksa kıskanç kocası mı?
Ertesi sabah erkenden, Julien'i pek koruyan aşçı kadın, ona bir kitap getirdi; bu kitabın kapağında şu İtalyanca cümle yazılıydı: Guardate alla pagina 130. Julien bu derecedeki ihtiyatsızlıktan korkup titredi; yüz otuzuncu sayfayı açtı, bir iğne ile iliştirilmiş, göz yaşları ile ıslanmış, acele yazılmış, imlâsı bozuk bir mektup buldu. Madame de Renal her zaman doğru yazardı; bu sefer heyecandan böyle imlâda bile şaşırması Julien'e çok dokundu ve o korkunç ihtiyatsızlığı biraz unutturdu.
Mektup şöyle bir şeydi:
"Bu gece beni odana almak istemedin mi? Öyle anlar oluyor ki seni iyice anlayamadığımı sanıyorum. Bakışların beni korkutuyor. Senden korkuyorum. Ah! Ya Rabbim! Acaba sen beni hiç mi sevmedin? Öyle ise varsın kocam bizim ettiklerimizi öğrensin, beni hayatımın sonuna değin köyde bir odaya kapatsın, bir daha çocuklarımı göstermesin. Belki Tanrı böyle buyurmuş. Arası çok geçmez, ben ölürüm. Fakat sen de bir canavar olduğunu göstermiş olursun.
Beni hiç mi sevmedin? Benim deliliklerim, çektiğim vicdan azapları seni bıktırdı mı, imansız? Beni perişan etmek mi istiyorsun? Öyle ise işte kolayını buldun: Verrieres'e gidip bu mektubu herkese göster! Herkesin görmesine ne gerek var? M. Valenod görsün, yeter. Ona benim seni sevdiğimi söyle; hayır, bu bir yalan, nankörlük olur. Sana taptığımı, benim için hayatın ancak seni tanıdığım günden beri başlamış olduğunu söyle. Senin yaşattığın bahtiyarlığın, gençliğimin en delice günlerinde bile aklımdan geçmemiş olduğunu söyle; sana hayatımı da kurban ettiğimi, ruhumu da kurban ettiğimi söyle. Biliyorsun ki sana daha çok şeyler kurban ediyorum.
Lâkin o adam fedakârlığın ne olduğunu bilir mi sanıyorsun? Ona söyle, onu kızdırmak için söyle; bütün şirretlerin yapabilecekleri umurumda bile değildir. Ona söyle: Benim korktuğum bir tek felâket vardır, o da beni hayata bağlayan biricik insanın değiştiğini görmek, ölmek, hayatımı bir kefaret olarak vermek ve artık çocuklarımı kaybetmek korkusundan kurtulmak, benim için ne büyük saadet olur.
Asla şüphen olmasın, benim sevgili dostum, imzasız bir mektup geldi ise onu muhakkak o iğrenç,o alçak yazmıştır. Tam altı yıl o bet sesi ile, atları nasıl atlattığını, birer birer bütün meziyet saydığı şeyleri anlatarak, böbürlenerek ruhumu sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
General FictionStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...