Bölüm 20: İmzasız Mektuplar

3 0 0
                                    

Ge­ce ya­rı­sı­na doğ­ru sa­lon­dan çı­kı­lır­ken Ju­li­en, bir fır­sat bu­lup sev­gi­li­si­ne:

– Bu ge­ce bu­luş­ma­ya­lım, ko­ca­nı­zın şüp­he­le­ri uyan­dı; içi­ni çe­ke­rek oku­du­ğu o mek­tu­bun im­za­sız ol­du­ğu­na ye­min ede­bi­li­rim, de­di.

Çok şü­kür Ju­li­en ge­ce oda ka­pı­sı­nı ki­lit­ler­di. Ma­da­me de Re­nal, de­li­ce bir dü­şün­ce­ye ka­pı­lıp Ju­li­en'in söz­le­ri­ni, ar­tık bu­luş­ma­mak için bir ba­ha­ne di­ye an­la­dı. Çıl­dı­rır gi­bi ol­du ve her gün­kü sa­at­te onun ka­pı­sı­na gel­di. Ju­li­en, dı­şa­rı­da gü­rül­tü du­yun­ca he­men lâm­ba­sı­nı sön­dür­dü. Bi­ri ka­pı­yı aç­ma­ğa ça­ba­lı­yor­du: Ma­da­me de Re­nal mi, yok­sa kıs­kanç ko­ca­sı mı?

Er­te­si sa­bah er­ken­den, Ju­li­en'i pek ko­ru­yan aş­çı ka­dın, ona bir ki­tap ge­tir­di; bu ki­ta­bın ka­pa­ğın­da şu İtal­yan­ca cüm­le ya­zı­lıy­dı: Gu­ar­da­te al­la pa­gi­na 130. Ju­li­en bu de­re­ce­de­ki ih­ti­yat­sız­lık­tan kor­kup tit­re­di; yüz otu­zun­cu say­fa­yı aç­tı, bir iğ­ne ile iliş­ti­ril­miş, göz yaş­la­rı ile ıs­lan­mış, ace­le ya­zıl­mış, im­lâ­sı bo­zuk bir mek­tup bul­du. Ma­da­me de Re­nal her za­man doğ­ru ya­zar­dı; bu se­fer he­ye­can­dan böy­le im­lâ­da bi­le şa­şır­ma­sı Ju­li­en'e çok do­kun­du ve o kor­kunç ih­ti­yat­sız­lı­ğı bi­raz unut­tur­du.

Mek­tup şöy­le bir şey­di:

"Bu ge­ce be­ni oda­na al­mak is­te­me­din mi? Öy­le an­lar olu­yor ki se­ni iyi­ce an­la­ya­ma­dı­ğı­mı sa­nı­yo­rum. Ba­kış­la­rın be­ni kor­ku­tu­yor. Sen­den kor­ku­yo­rum. Ah! Ya Rab­bim! Aca­ba sen be­ni hiç mi sev­me­din? Öy­le ise var­sın ko­cam bi­zim et­tik­le­ri­mi­zi öğ­ren­sin, be­ni ha­ya­tı­mın so­nu­na de­ğin köy­de bir oda­ya ka­pat­sın, bir da­ha ço­cuk­la­rı­mı gös­ter­me­sin. Bel­ki Tan­rı böy­le bu­yur­muş. Ara­sı çok geç­mez, ben ölü­rüm. Fa­kat sen de bir ca­na­var ol­du­ğu­nu gös­ter­miş olur­sun.

Be­ni hiç mi sev­me­din? Be­nim de­li­lik­le­rim, çek­ti­ğim vic­dan azap­la­rı se­ni bık­tır­dı mı, iman­sız? Be­ni pe­ri­şan et­mek mi is­ti­yor­sun? Öy­le ise iş­te ko­la­yı­nı bul­dun: Ver­rie­res'e gi­dip bu mek­tu­bu her­ke­se gös­ter! Her­ke­sin gör­me­si­ne ne ge­rek var? M. Va­le­nod gör­sün, ye­ter. Ona be­nim se­ni sev­di­ği­mi söy­le; ha­yır, bu bir ya­lan, nan­kör­lük olur. Sa­na tap­tı­ğı­mı, be­nim için ha­ya­tın an­cak se­ni ta­nı­dı­ğım gün­den be­ri baş­la­mış ol­du­ğu­nu söy­le. Se­nin ya­şat­tı­ğın bah­ti­yar­lı­ğın, genç­li­ği­min en de­li­ce gün­le­rin­de bi­le ak­lım­dan geç­me­miş ol­du­ğu­nu söy­le; sa­na ha­ya­tı­mı da kur­ban et­ti­ği­mi, ru­hu­mu da kur­ban et­ti­ği­mi söy­le. Bi­li­yor­sun ki sa­na da­ha çok şey­ler kur­ban edi­yo­rum.

Lâ­kin o adam fe­da­kâr­lı­ğın ne ol­du­ğu­nu bi­lir mi sa­nı­yor­sun? Ona söy­le, onu kız­dır­mak için söy­le; bü­tün şir­ret­le­rin ya­pa­bi­le­cek­le­ri umu­rum­da bi­le de­ğil­dir. Ona söy­le: Be­nim kork­tu­ğum bir tek fe­lâ­ket var­dır, o da be­ni ha­ya­ta bağ­la­yan bi­ri­cik in­sa­nın de­ğiş­ti­ği­ni gör­mek, öl­mek, ha­ya­tı­mı bir ke­fa­ret ola­rak ver­mek ve ar­tık ço­cuk­la­rı­mı kay­bet­mek kor­ku­sun­dan kur­tul­mak, be­nim için ne bü­yük saa­det olur.

As­la şüp­hen ol­ma­sın, be­nim sev­gi­li dos­tum, im­za­sız bir mek­tup gel­di ise onu mu­hak­kak o iğ­renç,o al­çak yaz­mış­tır. Tam al­tı yıl o bet se­si ile, at­la­rı na­sıl at­lat­tı­ğı­nı, bi­rer bi­rer bü­tün me­zi­yet say­dı­ğı şey­le­ri an­la­ta­rak, bö­bür­le­ne­rek ru­hu­mu sık­tı.

Kırmızı ve SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin