O, how this spring of love ressembleth
The uncertain glory of an April day;
Which now shows all the beauty of the sun
And by, and by a cloud takes all away!
SHAKESPEARE
Kafası hep umduğu büyük işle, gelecek ile meşgul olan Mathilde, arası çok geçmeden, bir zamanlar Julien'le, gündelik hayattan uzak, kuru konular üzerine giriştiği tartışmaları bile özlemeye başladı. Bu denli yüksek düşüncelerle yorulup onun yanında bulmuş olduğu bahtiyarlık anlarını da özlemle andığı oluyordu; ama bütün bu hatıralar büsbütün de pişmanlık uyandırmadan geçmiyor, bazen omuzlarına bir yük gibi çöktüğü de oluyordu.
İçinden: Ama, görevlerini ancak böyle değerli bir adam için unutmak benim gibi bir kıza yakışmaz şey değildir; benim onun güzel bıyıklarına, ata binmekteki zarafetine vurulduğum söylenemez ya! diyordu. Ben onun, Fransa'nın geleceği üzerine açtığı derin tartışmalara, bizim üzerimize çökecek hâdiselerin 1688 İngiliz ihtilâlini andıracağı hakkında yürüttüğü fikirlere vuruldum. Pişmanlık hislerini susturmak için: Doğru, diyordu, ben kendimi kaptırdım ama bir bebek gibi kendimi sadece görünüşteki meziyetlere kaptırmadım ya!
Bir ihtilâl çıkarsa Julien Sorel'in bir Roland, benim de bir Madame Roland olmayacağım ne malûm? Bence o kadına benzemek, Madame de Stael'e benzemekten iyidir: Ahlâka itibar etmeden yaşamak, bu asırda her işe engel olacaktır. Ben ikinci bir zaafa düşersem elbette beni bağışlamazlar; utancımdan ölürüm.
Mathilde'in daldığı hülyaların hepsi de, açık konuşmak gerekirse, bu söylediklerimiz kadar ağır düşünceler üzerine değildi. Julien'e gizlice bakıyor, en küçük hareketinde bile bir zarafet buluyordu. Onun, diyordu, hak hukuk üzerine en küçük bir fikri bile varsa, hiç şüphesiz ben onu da mahvetmeyi başardım.
Bu zavallı çocuğun sekiz gün önce bana ilânı aşk ederken söylediği o tatlı sözler ve o kederli, son derece ihtiraslı hali de bunu göstermiyor muydu? Doğrusu bu ya, o denli saygı, sevgi gösteren bir söze benim kızışım da pek tuhaf bir şey oldu! Ben onun karısı değil miyim? O söz pek tabii, itiraf etmeli ki pek de şirindi. Bitip tükenmek bilmeyen o konuşmalardan, ne yalan söyleyeyim zalimlik edip onu eski aşk hikâyelerimle üzdüğüm o konuşmalardan sonra Julien beni yine seviyor. Benim o gençler için beslediğim geçici hisler hep iç sıkıntısından geliyordu; Julien onları kıskanıyor. Onların benim için, kendisi için ne kadar az tehlikeli insanlar olduğunu bilse! Onun yanında hepsi de bana sönük, birbirinin örneği gibi gözüküyor...
Mathilde bütün bunları düşünürken elindeki kurşunkalemle, defterinin bir sayfası üzerine gelişigüzel çizgiler çiziyordu. Bitirdiği resimlerden birine bakıp şaştı, son derece memnun da oldu: Göze çarpacak derecede Julien'e benziyordu. Heyecanla: Bunu Allah yaptırıyor! deyip devam etti: İşte aşkın bir mucizesi daha, farkına bile varmaksızın onun resmini yapıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Ficción GeneralStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...