O bahçe gayet büyüktü; daha birkaç yıl önce kusursuz bir zevkle düzeltilmiş, tarhlar açılmıştı. Ama ağaçları yüz yıllıktan fazla idi. Köyleri, kırları andıran bir hâli vardı.
MASSINGER
İlk mektubuyla verdiği emirden dönmek için Fouque'ye bir mektup daha yazmak üzere iken saat on biri çaldı. Julien artık odasına kapanıyormuş gibi kapısını gürültü ile kapayıp kilitledi. Bütün evde, hele küçüklerin yattığı dördüncü katta neler olduğunu kolaçan etmeğe çıktı. Her zamankinden farklı bir şey yoktu. Madame de La Mole'un hizmetçilerinden biri eğlenti düzenlemişti, uşaklar da neşeli neşeli punç içiyorlardı.Böyle gülenler, dedi, bu geceki işte olmasalar gerek, yoksa daha ciddî olurlardı. Sonunda çıkıp bahçenin karanlık bir köşesine büzüldü. Niyetleri konağın uşaklarından saklanmak ise, beni yakalatacakları adamları bahçenin duvarı üzerinden atlatarak içeri alırlar.
M. de Croisenois bu işte soğukkanlılığını büsbütün kaybetmediyse, yarın karısı olacak kızın şerefini, namusunu korumak ister de beni, onun odasına girmeden yakalatmayı daha uygun bulur. Çevreyi askerce keşfe çıkıp her şeyi iyice gözden geçirdi. Bu iş benim bahtiyarlığım işi. Dikkatsizlik edip de bir hataya düşersem sonradan bunu akıl etmedimdi demek bir özür sayılmaz. Hava inadına açık, sakindi. Saat on bire doğru ay doğdu; saat yarımda, konağın bahçe tarafındaki cephesi baştan başa aydınlıktı.
Julien: Bu kız çıldırmış! diyordu; saat biri vururken Cointe Norbert'in odasında hâlâ ışıklar yanıyordu. Julien hayatında bu kadar korkmamıştı; giriştiği işin yalnız tehlikeli yönlerini görüyor, hiçbir coşkunluk duymuyordu.
Gidip o koca merdiveni yüklendi, belki kız vazgeçtiğini işaret eder diye beş dakika daha bekledi, saat biri beş geçe merdiveni Mathilde'in penceresine dayadı. Elinde tabancası, yavaş yavaş çıktı; henüz bir hücuma uğramadığına hayret ediyordu. Julien pencereye varırken pencere de gürültüsüzce açıldı.
Mathilde hayli heyecanlıydı:
– Çok şükür geldiniz, monsieur. Bir saattir hareketlerinizi gözetliyorum.
Julien şaşkın bir halde idi, ne yapmak lazım geldiğini pek bilemiyordu, içinde hiç de bir aşk duyduğu yoktu. Bu telâşı sırasında cüret göstermek lazım gerektiğini sandı, Mathilde'i kucaklamaya kalktı. Kız onu iterek:
– Ne ayıp şey!
Böyle itilmekten memnun olan Julien hemen çevresine bir göz gezdirdi. Ay ışığı o kadar parlaktı ki Mademoiselle de La Mole'un odasında oluşturduğu gölgeler kapkara gözüküyordu. Julien içinden: Oralarda benim göremediğim, gizlenmiş birtakım adamlar olmadığı neden belli?
Mathilde sordu:
– Ceketinizin cebinde ne var?
Böyle söz alabildiğine pek sevinmişti. Garip bir ıstırap içinde idi; kibar aileler kızlarında tabii olarak bulunan bütün ihtiyat, çekingenlik hisleri gene ayaklanmış, ona işkence ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Tiểu Thuyết ChungStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...