Bölüm 16: Ertesi Gün

12 0 0
                                    

Ma­da­me de Re­nal, çok şü­kür pek he­ye­ca­na ka­pıl­mış, pek şa­şır­mış, bir an için­de ken­di­si için dün­ya­nın her şe­yi, mer­ke­zi olu­ve­ren ada­mın bu­da­la­lı­ğı­nı fark ede­me­ye­cek bir ha­le gel­miş­ti; böy­le ol­ma­sa Ju­li­en bü­tün şöh­re­tin kay­be­di­ve­rir­di. Or­ta­lı­ğın ağar­dı­ğı­nı gö­rüp de Ju­li­en'e ar­tık git­me­si­ni söy­ler­ken Ma­da­me de Re­nal:

– Aman Tan­rım! ko­cam bir gü­rül­tü işit­ti ise ben mah­vol­dum de­mek­tir.

Hâ­lâ da par­lak cüm­le­ler sa­vur­ma­ğa va­kit bu­lan Ju­li­en, şu cüm­le­yi ha­tır­la­dı:

– Yok­sa ya­şa­dı­ğı­nı­za esef mi edi­yor­su­nuz?

– Bu an­da çok ama pek çok esef edi­yo­rum! Si­zi ta­nı­mış ol­mak­la bah­ti­ya­rım.

Ju­li­en oda­sı­na, or­ta­lık iyi­ce ağar­dık­tan son­ra ve hiç bir ted­bi­re al­dır­mak­sı­zın dön­me­yi ak­lın­ca da­ha. De­ne­yim­li bir adam gi­bi gö­zük­mek dü­şün­ce­si­ne, bu çıl­gın­ca dü­şün­ce­ye sap­lan­mış, en kü­çük dav­ra­nış­la­rı­nı bi­le bir an ol­sun şaş­maz bir dik­kat­le in­ce ele­yip ona gö­re iş gö­rü­yor­du. Bu­nun bir tek ya­ra­rı ol­du: Ma­da­me de Re­nal ile sof­ra­da kar­şı­laş­tı­ğın­da dav­ra­nı­şı bir ih­ti­yat­lı­lık şa­he­se­ri olup çık­mış­tı.

Ma­da­me de Re­nal, ona her ba­kı­şın­da ku­lak­la­rı­na dek kı­za­rı­yor ve bir an bi­le ona bak­ma­dan ede­mi­yor­du. Du­ru­mun­da bir tu­haf­lık ol­du­ğu­nu ken­di­si de fark edi­yor ve bu­nu giz­le­mek için gös­ter­di­ği her gay­ret he­ye­ca­nı­nı bir kat da­ha ar­tı­rı­yor­du. Ju­li­en, an­cak bir de­fa göz­le­ri­ni kal­dı­rıp ona bak­tı. Ön­ce Ma­da­me de Re­nal, Ju­li­en'in bu ted­bir­li dav­ra­nı­şı­na hay­ran ol­du. Lâ­kin ara­sı çok geç­me­di, bu bi­ri­cik ba­kı­şın bir da­ha tek­rar­lan­ma­dı­ğı­nı gö­rün­ce te­lâ­şa düş­tü: "Yok­sa be­ni sev­mi­yor mu?" di­yor­du; "ben onun ya­nın­da yaş­lı bir ka­dı­nım, on­dan on yaş bü­yü­ğüm." Ye­mek oda­sın­dan bah­çe­ye çı­kar­lar­ken Ju­li­en'in eli­ni sık­tı. Böy­le ola­ğa­nüs­tü bir aşk iz­le­ri gör­me­nin ver­di­ği bek­len­me­dik se­vinç, Ju­li­en'in göz­le­rin­de bir ih­ti­ras ate­şi gi­bi par­la­dı. Ye­mek­te Ma­da­me de Re­nal'i çok gü­zel bul­muş­tu ve.. göz­le­ri­ni kal­dır­ma­mak­la be­ra­ber, bü­tün vak­ti­ni onu süz­mek, bü­tün gü­zel­lik­le­ri­ni bi­rer bi­rer in­ce­le­mek­le ge­çir­miş­ti. Bu ateş­li ba­kış­lar Ma­da­me de Re­nal'i avut­tuy­sa da bü­tün en­di­şe­le­ri­ni gi­der­me­di. Ka­dın­ca­ğız, bu en­di­şe­ler sa­ye­sin­de ko­ca­sı­na olan iha­ne­tin­den duy­du­ğu vic­dan aza­bı­nı unu­tu­yor­du.

Sof­ra­da bu ko­ca, bir şe­yin far­kı­na var­ma­mış­tı; ama Ma­da­me Der­vil­le çok şey­ler sez­di: Bir an gel­di ki, Ma­da­me de Re­nal'in dü­şüp ba­yı­lı­ve­re­ce­ği­ni san­dı. Bü­tün gün Ma­da­me de Re­nal, dost­lu­ğun­dan al­dı­ğı cü­ret­le ima­lı ima­lı ko­nuş­mak­tan ka­çın­ma­yan Ma­da­me Der­vil­le'in ağ­zın­dan, düş­mek­te ol­du­ğu teh­li­ke­yi en çir­kin şe­kil­de gös­te­rip kor­ku­ta­cak söz­ler din­le­di. Ma­da­me de Re­nal, Ju­li­en'le yal­nız kal­mak fır­sa­tı­nı içi ya­na ya­na kol­lu­yor­du; ona, ken­di­si­ni hâ­lâ se­vip sev­me­di­ği­ni so­ra­cak­tı. Hu­yu­nun hiç de­ğiş­mez uy­sal­lı­ğı­na rağ­men bir­kaç de­fa, az kal­dı, Ma­da­me Der­vil­le'e, ora­da bu­lun­mak­la ca­nı­nı sık­tı­ğı­nı his­set­ti­re­cek­ti. Ak­şam bah­çe­de Ma­da­me Der­vil­le, ne ya­pıp edip Ma­da­me de Re­nal'le Ju­li­en'in ara­sı­na otur­du. Ju­li­en'in eli­ni sı­kıp du­dak­la­rı­na gö­tür­me­yi bü­tün gün öz­lem­le ha­yal et­miş olan Ma­da­me de Re­nal, ona bir ke­li­me bi­le söy­le­ye­me­di.

Kırmızı ve SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin