Bir de itiraf ediyor! En küçük, en önemsiz noktaları bile birer birer, uzun uzun anlatıyor! Gözüme dikilen o güzel gözü, başka biri için hissettiği aşkı anlatıyor.
SCHILLER
Mademoiselle de La Mole öylesine sevinmişti ki, az kalsın âşığı tarafından öldürülmek tehlikesine düşmüş olmayı bile bahtiyarlık saymaktan kendini alamıyordu: Mademki beni öldürmeye kalkıştı, demek ki bana hükmetmeye layık. Kibarlar âlemi cici baylarının acaba kaçı bir arada kaynatılsa böyle bir ihtiras hareketi elde edilebilir?
– Kılıcı duvara, tam yorgancının taktığı gibi hoş görünecek bir tarzda asmak için iskemleye çıktığı zaman cidden güzeldi! Doğrusu ben, onu sevmekle o kadar da delilik etmemişim.
O sırada barışmak için onurunu kırmayacak bir fırsat çıksaydı, Mathilde ondan hemen yararlanırdı. Julien, kapıyı kilitleyip odasına kapanmış, en şiddetli bir umutsuzluk içinde kıvranıyordu. Aklına delice şeyler geliyor. Gidip kızın ayaklarına kapanmayı düşünüyordu. Böyle herkesten uzak bir köşeye çekilip kalacağına bahçede veya konakta dolaşsa, fırsat kollasa, belki o çekilmez bahtsızlığı bir anda değişip büyük bir bahtiyarlık oluverirdi.
Biz onun beceriksizliğini bir suç saymaya kalkıyoruz ama Julien becerikli olsaydı hiç kılıç çeker miydi? Mademoiselle de La Mole'ün onu pek güzeldi diye düşünmesine sebep olan o harekete kalkar mıydı? Julien'in kendisi için hiç de fena olmayan bu kapanıp üzülmesi, bütün gün sürdü. Mathilde onu sevmekle geçirdiği kısa zamanı tatlı tatlı hatırlıyor, üzülüyordu.
Doğrusu, bu ya, diyordu, benim o zavallı çocuğa karşı olan aşkım, kendisine sorarsanız ceketinin cebine bütün tabancalarını yerleştirip merdivenle benim odama çıktığından, yani sabahın birinden sekizine değin sürdü. On beş dakika sonra ben SainteValere kilisesinde âyini dinlerken onun benim üzerimde haklar iddia edeceğini, gözümü korkutarak beni kendisine boyun eğmeye zorlayacağını düşünmeye başladım.
Yemekten sonra Mademoiselle de La Mole, Julien'den kaçmak şöyle dursun, onunla konuştu, sonra da onu bahçeye çıkmaya davet etti; Julien itaat etti. Çektiği azap azmış gibi bir de buna katlanacaktı. Mathilde, yeniden canlanan aşkına, kendi de pek farkına varmadan, kapılmak üzere idi. Onunla beraber gezmekten son derece zevk alıyor, daha o sabah kendisini öldürmek için kılıcına sarılıveren o ellere merakla bakıyordu.
Böyle bir hareketten, bütün bu olup bitenlerden sonra yine eskisi gibi konuşmaları elbette elbette mümkün değildi.
Mathilde yavaş yavaş ona gönlünün ne halde olduğundan söz etmeye başladı. Bu çeşit konuşmada garip bir haz buluyordu; lâf lâfı açtı, Julien'e vaktiyle M. de Croisenois, sonra M. de Caylus için beslemiş olduğu o geçici coşkunluk hislerini de anlattı.
![](https://img.wattpad.com/cover/294772411-288-k808962.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Fiksi UmumStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...