M. de Guerin'in Didon'a, dilber bir taslak.
STROMBECK
Ertesi sabah Madame de Renal ile karşılaştığı zaman Julien'in bakışlarında bir acaiplik vardı; ona, çarpışmak gerekecek bir düşman kollar gibi bakıyordu. Bir gün öncekinden epeyce başka olan bu bakışlar Madame de Renal'i şaşkına çevirdi. Ona bu denli iyilik göstersin de sonra o böyle dargın gibi dursun... Kadıncağız gözlerini onun gözlerinden bir türlü alamıyordu.
Madame Derville'in evde olması sayesinde Julien boyuna konuşmak zorunda kalmayıp zihnindeki ile uğraşabilecek imkânı buldu. O gün biricik işi, Tanrı'dan gelme bir esin ile yazılmış gibi baktığı ve demir ruhunu çelikleştiren kitabı okuyup yüreğini pekleştirmek oldu.
Çocukların ders saatlerini epeyce kısalttı; sonra Madame de Renal'in yanına gelmesi onu, yine nefsini yükseltmek yollarını aramağa sürükledi. O akşam kadının elini onun avucunda bırakması lazımdı; Julien buna karar vermişti.
Güneşin batışına doğru işin neye varacağını gösterecek an yaklaştıkça Julien'in kalbi tuhaf tuhaf çarpmağa başladı. Ortalık karardı. Julien, gecenin zifirî karanlık olacağını görüp göğsünün üstünden koca bir yük kalkmışçasına bir ferahlık duydu. Gayet sıcak bir rüzgârın sürüklediği iri iri bulutlarla kaplı olan gök, sanki bir fırtına kopacağı haberini veriyordu. Madame de Renal ile Madame Derville geç vakte kadar gezdiler. Onların o akşam her yaptıkları, Julien'e bir tuhaf geldi. O iki kadın, bazı pek ince hisli kimselerde sevmek zevkini çoğaltan bu havadan haz duyuyorlardı.
Sonunda ıhlamur ağacının altına oturdular; Madame de Renal, Julien'in yanındaydı, bir yanında da Madame Derville oturuyordu. Başkaları gibi nefsine de hiç güveni olmayan Julien'in, o anda ruhunun ne halde olduğunu görmemesine imkân yoktu. İçinden: "Ben başıma gelecek ilk düelloda da böyle titreyecek, kendimi bu kadar zavallı mı bulacağım?" dedi.
Kalbi öyle öldürücü bir heyecan içinde idi ki o anda bütün tehlikeler ona bu halden bin kat hayırlı gibi gözüküyordu. Kaç defa içinden Madame de Renal'in, evden birisi çıkıp da bahçeden gidivermesi için dua etti. Julien'in o anda kendi kendisi ile mücadelesi o öyle şiddetli idi ki sesinin tamamıyla başkalaşmamasına imkân yoktu. Aradan çok geçmedi, Madame de Renal'in sesi de titrekleşti ama Julien bunun farkına varmadı. Kalbinde görevin çekingenliğe karşı açtığı korkunç savaş öylesine elemli idi ki, Julien'in kendinden başka hiçbir şeye dikkat etmesine imkân kalmamıştı. Köşkün kulesinde saat ona çeyrek kalayı çalmış fakat Julien, daha hiçbir şeye cesaret edememişti. Yüreksizliğine son derece kızdı: "Ya saat tam onu çalarken ben, dedi, bu gün, bütün gün düşündüklerimi yapacağım, yahut da odama çıkıp beynime bir kurşun sıkacağım!"
Bu son bekleme ve heyecan anında Julien, kalp çarpıntısının fazlalığıyla iradesine hükmedemez bir hale geliyordu. Başının üzerindeki saat onu çalmaya başladı. Bu kader çizici saatin her vuruşu Julien'in göğsünde gümbürdüyor ve sanki vücudu bir hareket için itiştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Genel KurguStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...