Verrieres Belediye Başkanı, ertesi sabah Sorel babanın kereste bıçkı yerine doğru şehirden inerken kendi kendine şöyle diyordu:
– Doğrusu karım kafası çok çalışan bir kadın! Üstünlük yine bende kalsın diye belli etmek istemedim ama, Latinceyi bülbül gibi konuştuğu söylenen o küçük papaz Sorel'i ben yanıma almazsam dilenciler evi müdürünün de aynı şeyi düşünüp onu benim elimden kapıvereceği hiç aklıma gelmemişti. Valenod durup dinlenmeden el âlemi rahatsız etmeyi düşünür. Çocuklarının dadısından kim bilir ne böbürlenerek söz ederdi!.. Bu dadı bizim eve gelince de papaz cübbesi giyecek mi?
M. de Renal bu işi neye bağlayacağını düşünerek giderken uzaktan aşağı yukarı altı kadem boyunda bir köylü gördü. Bu adam sabahleyin erken kalkmış, Doubs kenarına, yedekçilerin geçmesine mahsus yola yığılmış tahtaları ölçmekle uğraşıyordu. Belediye başkanının yaklaştığını görünce pek sevinmedi; zira tahtaları yolu kapatıyordu; zaten onların oraya yığılmasına da izin yoktu.
Sorel baba – o köylü Sorel babaydı – oğlu Julien için M. de Renal'in teklif ettiği şeye çok şaştı; şaştığından fazla da sevindi. Ama onu yine de, bu dağ adamlarının kurnazlıklarını gizlemek için pek ustalıkla kullandıkları ve ilgisizlikle karışık hoşnutsuzluk gösteren kederli bir tavırla dinledi. Memlekette İspanyolların hüküm sürdüğü çağlarda köle olan bu adamlar, Mısır tellâlının çehresinde görülen o hâli asa yitirmemişlerdir.
Sorel cevap olarak ilk önce, ezbere bildiği bütün saygı sözlerini arka arkaya sıraladı. Bu boş sözleri, çehresine has olan sahtelik – hatta hilecilik diyebilirim– hâlini bir kat daha artıran acemice bir gülümseme ile tekrar ederken yaşlı köylünün kafası durmuyor, bu denli önemli bir kimsenin Julien'i, bir işe yaramaz oğlanı yanına almak istemesindeki sebebi araştırıyordu. Julien'den hiç memnun değildi, M. de Renal de ona yılda 300 frank gibi umulmadık bir para vereceğini, yedirip içireceğini söylüyordu; üstüne başına bakmaya bile razı olmuştu. Sorel babanın bir deha eseri olarak birdenbire ileri sürdüğü bu üst baş işini M. de Renal hemen kabul etmişti.
Yaşlı Sorel'in parayı, yiyip içmeyi oğlu için yeter bulmayıp bir de giyecek sözüne kalkışması, belediye başkanını şüphelendirdi. Kendi kendine: "Benim teklifimin Sorel'i çok sevindirmesi gerekirdi. Umabileceğinden pek fazlasını buldu. Mademki yine mırın kırın ediyor, demek ki ona başka yerden de bir teklif gelmiş. Bu da Valenod'dan başka kimden olabilir?" M. de Renal hemen bir karar vermesi için Sorel'i çok sıkıştırdı ise de uğraşması boşa gitti: Kurnaz ve yaşlı köylü işi kesip atmaya bir türlü yanaşmadı; bir de oğluna danışmak istermiş... Sanki taşrada zengin bir babanın, on para bile kazanmayan oğluna danışması yalnız âdet yerini bulsun diye değilmiş gibi!
Suyla işleyen kereste fabrikası demek, çay kenarında bir salaş demektir. Dam, dört iri tahta kazık üzerine tutturulmuş çatıya dayanır. Salaşın ortasında, sekiz on kadem yüksekliğinde inip çıkan bir bıçkı görülür; gayet basit bir makine de kütükleri bu bıçkının önüne iter. Onu harekete getiren de, odunu yassı tahta biçiminde kesen bıçkıyı inip çıkaran da, su ile dönen bir çarktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
General FictionStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...