Şatafatlı ışıklarla, binlerce insanla dolu bu uçsuz bucaksız vadi, gözlerimi kamaştırıyor. Bu adamların hiçbiri beni tanımıyor, hepsi de benden üstün. Aklımı kaçıracak gibi oluyorum.
Poemi dell' av. REINA
Julien, ertesi sabah erkenden kitap odasında mektup müsveddelerini hazırlarken, kitapların örttüğü küçük gizli bir kapı açıldı, içeriye Mademoiselle Mathilde girdi. Julien, bu kapı ne kadar da ustalıklı yapılmış diye hayran oladursun, Mademoiselle Mathilde onu görünce şaşırmış, epeyce de canı sıkılmıştı. Saçları, ince ince örülmüştü. Julien onu bu kıyafeti ile hayli sert, kibirli, tavırlarını da erkekçe buldu. Mademoiselle de La Mole'un, babasının kitap odasından, hiç belli etmeden, kitap aşırmak hüneri vardı. Julien'in orada bulunması, bu sabahki zahmetini boşa çıkarıyordu; buna pek canı sıkıldı. Voltaire'in la Prenssse de Babylon'unun ikinci cildini almaya gelmişti; bu kitabı okumak da SacreCoeur rahibelerinin, kralına da, dinine de sadık bir kız yetiştiriyoruz diye özene bezene verdikleri terbiyeden sonra pek yakışık alırdı ya! O kızcağızın, daha on dokuz yaşında, bir romanla ilgilenmek için, onda alaycı, dokunaklı bir zekâ izi bulmaya ihtiyacı vardı.
Comte Norbert, saat üçe doğru, kitap odasında bir gözüktü; akşam siyasetten söz edebilmek için bir gazete okumaya gelmişti. Varlığını bile unuttuğu Julien'i görmekten pek memnun olduğunu gösterdi. Tam bir nezaketle konuştu; ata binip gezmek teklif etti.
– Babam, akşam yemeğine kadar bize izin veriyor.
Julien bu "bize" kelimesi ile ne anlatılmak isteneni pek hoş buldu.
– Ne yalan söyleyeyim, Monsieur le Comte, seksen ayak boyunda bir ağacı devirip kereste çıkarmamı söyleseler beceririm ama ata binmek, ömrümde ya beş defa başımdan geçti, ya altı.
Norbert:
– İyi ya! Bu da yedincisi olur.
İşin aslını ararsanız Julien *** kralının Verrieres'e gelişini hatırlıyor, kusursuz bir binici olduğunu sanıyordu. Fakat Boulogne korusundan dönerken, Bac sokağının tam ortasında, birdenbire arabadan kaçınmak isterken attan düşüp üstü başı çamura battı. Çok şükür ki elbisesi iki kattı. Sofrada Marquis, onunla konuşmuş olmak için, o günkü gezmenin nasıl geçtiğini sordu; Norbert hemen atılıp işi beylik sözlerle örtbas etmek istedi. Julien:
– Doğrusu bu ya Monsieur le Comte lütuf buyuruyorlar. Kendilerine teşekkür ederim, minnettarım. Beni en uysal, en güzel ata bindirttiler; ama bağlatamazlardı ya! Bu tedbire de başvurulmadığı için şu köprünün başındaki uzun sokağın tam ortasında yuvarlanıverdim.
Mademoiselle Mathilde kendini tutamayıp kahkahayı koyuverdi, sonra da bu işin nasıl olduğunu sormaya kalkıştı. Julien başından geçenleri şöyle çok sade bir tavırla anlattı, farkına varmadan zariflik göstermiş oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
General FictionStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...