Artık bir tek soyluluk kaldı, o da "dük" unvanı;
"Marquis"lik gülünç bir şey; "dük" kelimesini duyunca insan başını çeviriyor.
Edinburgh Review
Marquis de La Mole Abbe Pirard'ı karşılarken, ilk bakışta büyük bir terbiye eseri gibi görülen fakat anlayanlar için terbiyesizlik kabul edilen o büyük asilzade yapmacıklarına kalkışmadı. Bu, boşuna vakit geçirmek olurdu; büyük işlerde hayli ilerlemiş olan Marquis'ün ise kaybedilecek zamanı yoktu.
Altı aydır gerek krala, gerek millete yeni bir kabine kabul ettirmek için bin bir yola başvurarak çabalayıp duruyordu; bu kabine, iş başına geçince, M. de La Mole'e karşı olan minnettarlığını göstermek için ona dük unvanını verecekti.
Marquis, yıllardır Besançon'daki avukatından, Françhe–Comté'deki davaları hakkında açık ve tam bir rapor istiyorsa da bunu bir türlü elde edemiyordu. O ünlü avukatın ne suçu var? İşi kendi anlayamayınca nasıl anlatır? Abbe Pirard'ın getirdiği küçük kâğıt ise her şeyi aydınlatıyordu. Marquis, hatır sormak falan gibi nezaket gereği sözleri dört beş dakikada bitirip:
– Azizim Abbe, dedi, benim rahatlık, varlık içinde olduğum söylenir ama ben, doğrusu çok önemli iki küçük şeyle ciddî bir surette uğraşmaya vakit bulamıyorum: Bunların biri ailem, biri de işlerimdir. Servetimi büyüklüğün ne olduğunu bilerek idare ile çok ileri götürebilirim; zevkime, sefama bakarım, bir insan için en önemli şey de budur...
Abbe Pirard akıllı bir adamdı ama bir yaşlı adamın bu denli açıkça zevk, sefa sözü etmesini duyunca gözleri açılıvermişti. Marquis onun bu sözlere şaştığını görünce:
– Yani bence en önemli olan... dedi. Sözünü bu kadarla kesmedi.
"Hiç şüphesiz, dedi, Paris'te çalışma denen şey vardır ama o, evlerin beşinci katında bulunur; oysaki ben birine yaklaştım mı o adam hemen ikinci katta bir apartman dairesi tutar, karısı da bir kabul günü çıkarır; artık onların işi gücü kibarlaşmak veya kibar gözükmektir. Karınları doydu mu, bundan başka işleri kalmaz.
"Davalarım için söylemiyorum; onların hepsi için, ayrı ayrı her biri için avukatlarım var, ölesiye çalışıyorlar; daha geçen gün birisi veremden gidiverdi. Şöyle toptan işlerim için söylüyorum; benim için bir kâğıt yazarken yaptığı işi biraz ciddiyetle düşünecek bir adam bulabilmekten, sizi Allah inandırsın, monsieur, üç yıldır umudumu kestim. Zaten yol açsın diye anlatıyorum.
Size saygım vardır; daha ilk defa olarak konuşmamıza rağmen cesaret edip söyleyeyim, sizi severim. Sekiz bin frank yıllıkla, yahut bunun iki katı ile benim kâtibim olmak ister misiniz? Size bu parayı vermekle, yemin ederim ki kazanmış olurum; günün birinde birbirimizle anlaşamayacak olursak şimdiki yeriniz de yine hazırdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Ficção GeralStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...