Bölüm 45

23 1 0
                                    

Fo­uqu­e'ye:

– Ab­be Chas­Ber­nard'ı ça­ğırt­ma­ya kal­kar­sam ona kö­tü bir oyun oy­na­mış olu­rum, de­di; za­val­lı­nın üç gün iş­ta­hı ka­çar, ye­mek yi­ye­mez. Ama ben ba­na, M. Pi­rard'ın dost­la­rın­dan, en­tri­ka­ya ka­pıl­maz, bir jan­se­nit bul­ma­ya ça­lış.

Fo­uqu­e, dos­tu­nun bu sö­zü aç­ma­sı­nı sa­bır­sız­lık­la bek­li­yor­du. Ju­li­en in­sa­nın taş­ra­da hal­kın ina­nış­la­rı­na kar­şı borç­lu ol­du­ğu gö­re­vi uy­gun bir şe­kil­de ye­ri­ne ge­tir­di. Ken­di­si­ne con­fes­se­ur di­ye bir jan­se­nit seç­miş ol­ma­sı­na rağ­men Ab­be de Fri­la­ir'in sa­ye­sin­de zin­da­nın­da ru­ha­ni­ler teş­ki­la­tın­dan yar­dım gö­rü­yor­du; on­da gi­ri­şim dü­şün­ce­si bi­raz da­ha ol­say­dı ka­çıp kur­tu­la­bi­lir­di fa­kat zin­da­nın kö­tü ha­va­sı et­ki­si­ni gös­te­ri­yor, dü­şün­me gü­cü­nü azal­tı­yor­du. Bu­nun için­dir ki Ma­da­me de Re­nal'ın tek­rar ge­li­şi onu um­du­ğun­dan da çok se­vin­dir­di. Ka­dın onu ku­cak­lar­ken:

– Be­nim en bü­yük gö­re­vim sa­na kar­şı olan­dır; Ver­rie­res'den kaç­tım gel­dim.

Ju­li­en, Ma­da­me de Re­nal'e kar­şı ben­ben­li­ğe kal­kı­şa­maz­dı, ona ge­çir­di­ği bü­tün za­af­la­rı an­lat­tı. Ma­da­me de Re­nal ona doğ­ru­su çok iyi ba­kı­yor, on­dan bir şey esir­ge­mi­yor­du.

Ma­da­me de Re­nal, ak­şam ha­pis­ha­ne­den çı­kar çık­maz tey­ze­si­nin evi­ne, Ju­li­en'e bir ava bağ­la­nır gi­bi bağ­lan­mış olan pa­pa­zı ça­ğırt­tı; bu ada­mın bü­tün is­te­ği, Be­san­çon'un yük­sek zen­gin sı­nı­fın­dan ka­dın­la­rın gö­zü­ne gir­mek­ti; Ma­da­me de Re­nal onu, gi­dip Bray­le­Ha­ut ma­nas­tı­rın­da do­kuz gün­lük bir ri­ya­ze­te ko­lay­lık­la ra­zı et­ti.

Ju­li­en'in bu­nu du­yun­ca ne de­re­ce se­vi­nip ne çıl­gın­ca bir aşk he­ye­ca­nı­na ka­pıl­dı­ğı­nı hiç­bir söz ifa­de ede­mez. Ma­da­me de Re­nal bir yan­dan avuç do­lu­su pa­ra sarf edip bir yan­dan da zen­gin­li­ği, so­fu­lu­ğu ile ün­lü tey­ze­si­nin iti­ba­rın­dan bil­di­ği gi­bi ya­rar­la­na­rak, Ju­li­en'i gün­de iki ke­re gör­me­ye izin ko­par­dı.

Bu ha­be­ri du­yun­ca Mat­hil­de'nin kıs­kanç­lı­ğı ar­tıp âde­ta bir çıl­gın­lık ha­li­ni al­dı. M. de Fri­la­ir ona, dos­tu­nu her gün bir de­fa­dan faz­la gö­re­bil­me­si­ne izin ver­di­re­cek ka­dar ku­ral­lar dı­şı­na çı­ka­ma­ya­ca­ğı­nı, za­ten bu ka­da­rı­na sö­zü geç­me­ye­ce­ği­ni iti­raf et­miş­ti. Mat­hil­de, Ma­da­me de Re­nal'in en kü­çük gi­riş­me­le­ri­ni bi­le öğ­ren­mek için ar­ka­sı­na adam koy­dur­du. M. de Fri­la­ir de kur­naz ze­kâ­sı­nın bü­tün in­ce­lik­le­ri­ni ha­re­ke­te ge­tir­miş, Mat­hil­de'yi Ju­li­en'in ken­di­si­ne layık bir in­san ol­ma­dı­ğı­na kan­dır­mak is­ti­yor­du. Lâ­kin Ma­de­mo­isel­le de La Mo­le, bü­tün bu azap­lar için­de Ju­li­en'i es­ki­sin­den de çok se­vi­yor, he­men he­men her gün de müt­hiş bir kav­ga çı­ka­rı­yor­du.

Ju­li­en, bu de­re­ce ga­rip bir su­ret­te le­ke­le­miş ol­du­ğu o za­val­lı kı­za kar­şı, so­nu­na ka­dar bü­tün kuv­ve­ti­ni sarf ede­rek efen­di­ce ha­re­ket et­mek is­ti­yor­du; fa­kat her lâh­za, Ma­da­me de Re­nal için duy­du­ğu ateş­li aşk da­ha üs­tün ge­li­yor­du. Bir­ta­kım çü­rük se­bep­ler gös­te­rip Mat­hil­de'yi, Ma­da­me de Re­nal'in ma­sum­ca ge­lip ge­ne ma­sum­ca git­ti­ği­ne inan­dır­mak is­ti­yor, bu­nu ba­şa­ra­ma­yın­ca da için­den: "Ar­tık, di­yor­du, dra­mın so­nu pek ya­kın­laş­mış­tır; da­ha iyi giz­le­ye­mi­yor­sam bu, be­nim için bir özür sa­yı­la­bi­lir."

Kırmızı ve SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin