Bir roman, bir yol boyunca gezdirilen bir aynadır.
Saint Real
Julien, eski Vergy kilisesinin o seyrine doyulmaz harabelerini görünce, iki gündür Madame de Renal'i bir yol bile düşünmediğini fark etti "Geçen gün yola çıkacağım sırada o kadın bana, aramızda uçsuz bucaksız bir mesafe olduğunu hatırlattı.
Bana, bir işi oğluna gösterilebilecek muameleyi gösterdi. Hiç şüphesiz bir gün önce elini elime verdiği için vicdan azabı duyduğunu anlatmak istedi.. Doğrusu bu ya o el de çok güzel! Ne büyüleyici şey! O kadının bakışlarında ne kadar da asillik var!"
Fouque ile çalışıp para kazanmak imkânı düşüncelerine bir rahatlık, bir sükûn vermişti; artık yoksulluğunu, kibar adamlar karşısındaki küçüklüğünü hatırlayarak sinirlenmiyor, bunlarla hülyasını bozmuyordu. Şimdi sanki denizi yüksek bir yerden seyrediyor gibiydi, artık hüküm verebilirdi. Son derece yoksulluğa da, hâlâ zenginlik saydığı orta halliliğe de yukardan bakıyordu. Durumunu filozofça karşılıyordu demiyorum; fakat bu küçük dağ yolculuğundan sonra kendini eskisinden başka hissedecek kadar olgunluk gösterdi.
Madame de Renal, ona yolculuğunu anlatmasını söyledi ve sözlerini son derece bir zihin perişanlığıyla dinledi, bu da Julien'in dikkatine çarptı. Fouque bir zamanlar evlenmek istemiş, gönül vermiş, aldatılmıştı. Dostuna bunları uzun uzun anlatması konuşma saatlerini doldurmuştu. Muradına pek çabuk ermiş olan Fouque, arası çok geçmeden, sevilmekte yalnız olmadığının farkına varmıştı. Bütün bu dinlediklerine Julien çok şaşmış, birçok yeni şeyler öğrenmişti. Kendi kendine bir köşeye büzülüp yalnız hayal kurmakla, herkesten çekinmekle geçirdiği yaşayışı onu, gözünü açabilecek her şeyden uzaklaştırmıştı... Julien'in dağda geçirdiği günler Madame de Renal için hayat, birbirinden başka fakat hepsi de dayanılmaz bir işkenceler geçidi olmuştu. Kadıncağız gerçekten hastaydı.
Julien'in geldiğini gören Madame Derville kuzinine:
– Aman, bu akşam bahçeye çıkayım, deme; dedi, zaten rahatsızsın, nemli hava rahatsızlığını büsbütün artırır.
Madame Derville, her zaman son derece sade giyindiği için kocasından azar işiten Madame de Renal'in şimdi, Paris'ten yeni gelme ajurlu çoraplar ve cici cici ayakkabılar aldığını görünce şaşırmıştı. Üç gündür Madame de Renal'in bütün eğlencesi, o zamanlar pek moda olan zarif bir kumaştan elbise biçip Elisa'ya diktirmek olmuştu. Bu elbise, Julien'in gelmesinden biraz önce bitmişti; Madame de Renal onu hemen giydi. Artık Madame Derville'in şüphesi kalmadı. "Zavallı! Seviyor" dedi. Onun o anlaşılmaz, garip hastalığının aslını anlamış gibiydi..
Julien'le konuştuğunu gördü. Madame de Renal'in yanakları bir kıpkırmızı, bir sapsarı oluyordu. Genç eğiticiden ayırmadığı gözlerinde bir heyecan okunuyordu. Madame de Renal, her an Julien'in gayesini bildirmesini, gidecek mi, kalacak mı, söylemesini bekliyordu. Julien ise, hiç mi hiç aklından geçmeyen bu iş üzerine bir şey söylemiyordu. Nefsini hayli zorladıktan sonra Madame de Renal, en son, çılgınca aşkını bütün bütün açığa vuruveren titrek bir sesle sordu:
![](https://img.wattpad.com/cover/294772411-288-k808962.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Fiksi UmumStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...