Seni başı kitaptan kalkmaz köpek, seni! Bana yalansız cevap ver: Madame de Renal'i nereden tanırsın, onunla ne vakit konuştun?
– Onunla hiç konuşmadım, kiliseden başka bir yerde de görmüş değilim.
– Pis edepsiz, bakmış olacaksın.
– Hiç bir vakit!
Julien, dayağı önleyebileceğini sandığı sahtekâr bir tavırla: "Bilirsiniz, dedi, kilisede Tanrıdan başka bir şeyi gözüm görmez."
Kurnaz köylü: "Elbette bunun bir aslı olacak" dedi ve bir an sustu. Sonra yine:
– Bunda 'bir iş var ama bu iki yüzlü lânet yaratığın ağzından bir şey öğrenilmiyor ki!.. Her ne ise, artık senden kurtulacağım; işim için daha iyi olacak. Papazın mı gözüne girdin, yoksa başka birinin mi? Seni bir düşünen olmuş, yer bulmuşlar. Git de bohçanı hazırla, seni M. de Renal'e götüreceğim, onun çocuklarına hocalık edecekmişsin.
– Bu iş için ne verecekler?
– Yiyeceğin, üstün başın, yılda da üç yüz frank.
– Ben uşak olmak istemem.
– Hayvan, burada uşaklık lafı eden mi var ? Ben hiç oğlumun uşaklık etmesine razı olur muyum?
– Sofraya kiminle oturacağım?
Bu soru yaşlı Sorel'i şaşırttı; söz söylerse bir ihtiyatsızlık edebileceğini anladı... Julien'e köpürdü, aç gözlü diye küfürler savurdu ve öbür oğullarına danışmaya gitti.
Biraz sonra Julien onların, baltalarına dayanmış, dernek kurmuş, harıl harıl konuştuklarını gördü. Onlara uzun uzun baktı ve bir şey anlayamayacağını fark edince, böyle dinlerken yakalanmasın diye gidip bıçkının yanma oturdu. Hayatını değiştirecek olan bu umulmadık teklifi enine boyuna düşünmek istiyordu fakat soğukkanlılıkla düşünemeyeceğini anladı. Zihni hep, M. de Renal'in güzel konağında neler görebileceğine takılıyordu. Kendi kendine:
– Uşaklarla oturup yemek yemektense bütün bunlardan vazgeçmek daha hayırlıdır. Babam beni zorla göndermek isteyecek ama ben ölürüm de gitmem. On beş frank, sekiz metelik birikmiş param var, bu gece kaçarım; tarlalar içinden gidersem hem jandarma çıkmaz, hem de iki günde Besançon'a varırım; orada gönüllü asker yazılır, daha olmazsa İsviçre'ye geçerim. Ama bunu yapınca da ilerlemekten, yüksek yerlerden umudu kesmeli, insanı her istediğine eriştiren rahipliği bir daha asla akla getirmemeli.
Uşaklarla yemek yemekten iğrenmek, Julien'de kendiliğinden doğmuş bir his değildi. O; zenginliğe erişmek için çok daha ağır şeylere de katlanabilirdi. Bu tiksinmenin kaynağı Rousseau'nun Confessions'u olmuştu. Kibarlar, zenginler âlemini hayalinde hep bu kitabın yardımıyla canlandırırdı. Napolyon ordularının tebliğleri dergisi Le Memorial de SainteHelene, bir de Confessions, işte Julien'in baş kitabı. Başka hiçbir kitaba iman etmesine imkân yoktu, yaşlı baş operatörün de söylediği gibi Julien'in gözünde öbür kitapların hepsi, göze girmek isteyen hilekârların kaleminden çıkmış, yalan dolu şeylerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Siyah
Ficción GeneralStendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği beledi...