44.BÖLÜM

4.8K 188 18
                                    

KIRMIZI GÜLLER



/Yarenin anlatımıyla/

Bu gece dediği yere gidecektim. İsteği eğer bensem alsın o zaman. Artık kimseye zarar gelmesin. Benim yüzümden bir kişinin daha ölmesine dayanamam. Yüreğim kaldırmaz artık bu acıyı.

Gözyaşlarım yastığımı ıslatıyordu. Annem gelip zorla yemek yedirmişti iki kere. Babam gelip sessizce saçlarımı sevip gitmişti. Biliyorum hepsi benim için endişeleniyordu. Ama yinede beni kendi halime bırakıyorlardı. Acımı yaşamama izin veriyorlardı.

Saat gece 1:30 civarıydı. Herkes uyumuştu. Hepsinin üstünde dün gecenin yorgunluğu vardı. Sessizce odamdan çıktım. Baran ağabeyimin odasına girdim. Onu uyandırmadan usulca yatağının başına geldim.

Tabancasını her zaman yanı başına koyduğunu biliyorum. Ses yapmadan tabancayı aldım , aynı sessizlikle odasından çıktım. Geriye evden çıkmak kalmıştı. İlk önce kapıdakilere baktım. Yağızlar görünürde yoktu. Kapıdan çıkıp koşmaya başladım. Beynim o kadar doluyduki kapıda biri olsada umursayacak durumda değildim.

Koşarak uçurumun kenarına geldim. Ahmet görüş alanıma girdi. Elleri ceplerinde beni bekliyordu. Yanına yaklaştım bu adamdan iğreniyordum. Benim geldiğimi görmüştü. Yüzünde çarpık bir gülüş vardı. Arkama doğru bakıp " sözünde durup tek gelmişsin" dedi. Konuşmadan yüzüne bakıyordum.

Bana elini uzattı. "Hadi gidelim" dedi. Başımı dikleştirip alayla "seninle geleceğimi sana düşündüren nedir" dedim. Ahmette alayla "şuan bana gelmiş olman " dedi. "Senin gibi biriyle ölsem gelmem" dedim ciddi bir şekilde. Ahmet "peki o zaman niye geldin" dedi bana doğru adımlayarak. "Biri daha benim yüzümden ölmesin diye " dedim bir adım geriye çekilerek. Ahmet gülerek "Bu dediğin benimle geleceğinin benim olacağının kanıtı değil mi" dedi. "Yeter" diye sinirle bağırdım. "Benim yüzümden biri değil, benim ellerimle sen öleceksin" dedim ağabeyimin silahını belimden çıkarıp. "Sende o cesaret var mı. Beni yada birini öldürecek cesaret" dedi yapmam sanıyordu. Ahmetin arkasına takıldı gözüm.

Yağız beni mi takip etmişti. El işaretiyle sus yaptı. Gözlerimi Ahmete çevirdim. Anlamasın diye Yağız yokmuş gibi davranacaktım. "Yapamam sanıyorsun değil mi" deyip silahı daha sıkı tuttum. Kafasını iki yana sallayıp "cık cık cık sen birini öldürecek kadar kötü değilsin" dedi. 

"Evet kötü biri değilim ama beni kötü olmaya siz zorluyorsunuz" dedim Yağız Ahmete arkadan yaklaşırken. "O yüzden bence yapamayacağımdan emin olma derim" dedim.

Hâlâ yapamayacağımı düşünüyordu. Bana doğru adım adım yaklaşıp "ver o silahı. Daha kullanmayı bile bilmediğine eminim" deyince omzunu nişan alıp vurdum. Ah diye acılar içinde kıvranırken Yağız üstüne atladı. Ahmeti altına alıp var gücüyle vurmaya başladı. Ahmetin belindeki silahına uzandığını görünce "Yağız dikkat et" diye bağırdım. Silah şimdi ikisinin arasındaydı ve onlar hala boğuşuyordu.

Ahmet Yağızı altına alınca elimdeki silahın kabzasıyla ensesine vurdum.  Ahmet bayılmıştı. Demin olan cesaretim yerle birdi şuan. Dizlerimin üstüne çöktüm, ben nasıl vurmuştum ona, onu bile bilmiyordum.   

Ahmet baygın yatarken ağabeylerim ve babamda gelmişti. Babam "kızım" dedi koşarak önümde diz çöktü. " Niye bize söylemedin. Niye tek geldin" dedi. Bağırmıyordu , kızmıyordu sadece benim tek başıma gelmem onu korkutmuştu. Soluk soluğa kalmış ağabeylerimde bizim önümüzde durdu. " Niye tek geliyorsun Yaren. Amacın ney bizi korkudan öldürmek mi" diye bağırdı Boran ağabeyim. Babam "Boran" dedi. Bana bağırmaması için uyarıyordu. Boran ağabeyim "'ne Boranı baba. Ne Boranı. Ya bu it oğlu it birşey yapsaydı Yarene" dedi saçlarını çekerek.

Bir Ömür Gibi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin