29.BÖLÜM

6.1K 229 9
                                    

AY KIZ

Yağız her zamanki gibi beni kandırmıştı. Ben değişiyor diye düşünmeye başlamıştım. O oysaki bana oyun oynamıştı. Ses çıkarmadan odama çıktım. Hemen kapımı kapatıp komodinleri önüne getirdim. Her yolu deneyecekse eğer bende direnecektim. Oturdum yatağa yaptıklarını düşündüm. Beni kandırmak için canımı daha çok yakmak için adam romantik şeyler bile yapmıştı. Amacı sevgimi kullanmakmış geçte olsa anladım.

Bütün gece uyumadım. Hem gelir korkusuyla hemde yapacaklarımı düşünerek. Bende ona oyun oynayacaktım. Beni kandırdığını düşünmesini sağlayacaktım. Bu düşüncelerle sabahı ettim. Oyun başlıyordu. Sen Yağız Dağıstanlıysan bende Yaren Karacanım. Bakalım oyunun galibi kim olacak.

Mutfağa indim kahvaltı hazırladım. Buranın düzeninide az çok biliyordum. Ağamıza güzel bir kahvaltı hazırladım. Yağızı uyandırmak için odasına gitmek istemesemde oyunun kurallarına göre hareket etmeliydim. Ona karşı ılımlı davranmalıydım. Yukarıya çıktım kapısını tıklattım. Ses gelmemişti uyuyormuydu yoksa. Tekrar tıklattım yine ses yoktu. Uyuyor olduğunu düşünerek girdim içeriye. Yatağı dağınıktı ama Yağız yoktu. Acaba dışarı mı çıkmıştı. Dışarıya bakmak için odasından çıkacakken banyosunun kapısı açıldı. Beline sarılı havlu üstü çıplaktı. Çığlık atıp ellerimi gözlerime kapattım. Hay ben oyuna onun odasına giren aklıma. Arkamı dönüp gideceğim sıra Yağızın kahkahasını duydum. Pislik halim onu eğlendirmişti demekki. Arkamı dönmeden " kahvaltı hazırladım onu haber verecektim" dedim aceleyle. Yağızın kahkahaları durmuştu. "Sen bana kahvaltımı hazırladın" dedi sesinden şaşırdığını anlamıştım. "Evet aşağıda seni bekliyorum" dedim. Bu adamla bu durumda böyle kalmak hiç kolay değildi. Yağız alayla " aslında durup beni izleyebilirsin. Benim için sorun değil " dedi edepsiz. Ben durup seni izleyeceğim öylemi. Sinirle arkamı döndüm "izlemeye karar verdin anlaşılan " dedi üstüme gelerek. Ne durumlara düşmüştüm. Allah beni bildiği gibi yapsın. Sinirle " sen ne kadar edepsizsin ya " dedim. Çarpık gülümsemesiyle dibime kadar girdi. "Ben şimdi edepsiz ne dedimki. Belki izlemek istersin diye söyledim. Hem sana gerçek edepsizliği göstermemi istermisin" dedi sesi boğuklaşmıştı. Yutkundu yutkundum ateşle barut yan yana durmazdı değilmi. Yağızı var gücümle itip şaşkınlığından faydalanarak kaçtım. Yağızın gür kahkahaları geliyordu kulaklarıma. Yüzüm alev almış yanıyordu.

Elime yüzüme su çarptım. Sabah sabah yaşadığım olaya kendime kızıyordum. Salak gibi ne giriyorsun odasına. Müstehak bana adam illaki gelecek yok efendim belam eksik kaldı ya illa gidip belâmı bulacağım. Sinirden tırnaklarımı yiyordum. Yağız gülerek mutfağa girdi. Öküz ben sana sorarım. "Çok acıktın galiba bitanem açlıktan tırnaklarını yiyorsun" dedi alay ederek. Bununda diline düştüm ya tam buldum belâmı. " Yok tırnaklarımı korkudan yiyorum. Sabah bir ayıyla karşılaştımda " dedim gözlerimi devirerek. Şimdide onun yüzü morarmıştı oh olsun dalga öyle değil böyle geçilir. "Sen bana ayımı demek istiyorsun " dedi gözlerini kısarak. "Evet nolmuş " dedim meydan okuyarak. "Sen bana ayı dedin " diye üstüme doğru atıldı. Bende refleksle kaçtım. Masanın etrafında kovalamaca oynuyorduk resmen. Yağız "kaçma gel buraya " diyordu. "Kolaysa yakala" dedim. Yağız bir anda durup "ne oldu Hasan amca "deyince dönüp arkama baktım. Yağız kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çekmişti. Pis hain kandırmıştı beni. Dengemi kaybettiğimden düşmemek için Yağızın penyesine tutundum. Korkularım yine gün yüzüne çıkmıştı. Her yanıma yaklaşmasında o gece gözlerimin önüne geliyordu. Kaçmayayım diye kollarını sıkıca belime sardı. Kıpırdayamıyordum korkunun verdiği adrenalinle kekeleyerek " Ya Ya Yağız bırak bırak " dedim titrek bir sesle. "Hayır bırakmayacağım" dedi itiraz ederek. Kapana sıkışmış gibiydim. "Şimdi söyle bakalım kimmiş ayı " dedi nefesi yazmamdan içeriye sızıyordu. "Tamam şaka yaptım. Bırak beni " dedim. Eğer biraz daha bırakmazsa korkudan düşüp bayılacağım. Beni kendinden biraz uzaklaştırıp "Yaren , sevdiğim korkma. Sana söz vermedim mi seni üzecek birşey yapmayacağıma" dedi yüzüme bakmaya çalışarak. Duyduğum telefon konuşmasından sonra sözünede inanmıyordum. Başımı kaldırıp yüzüne baktım "o zaman bırakır mısın beni " dedim sesim o kadar kısık çıkmıştıki ben bile zor duymuştum. Kollarını biraz gevşetti tam bırakmadan dudaklarımdan yine öptü. Her fırsatta öpmesi canımı sıkıyordu. Deminki korkak halime tezat cırlayarak " beni her fırsatta öpmekten vazgeç" dedim. Omuzlarını küçük bir çocuk gibi silkip "herşeye söz veririm ama buna söz veremem. Dudakların gel beni öp derken nasıl öpmeden durabilirim" dedi mızmız çocuklar gibiydi. Off deyip çaydanlığı elime aldım. Yağız da yerine oturmuştu çayları döküp bende oturdum.

Bir Ömür Gibi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin