38• Bal Diyarındaki Kardelen Tarlası

2.6K 277 273
                                    



Keyifli okumalar 🌸

〖 •••••••••••••••••• 📸 •••••••••••••••••• 〗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

〖 •••••••••••••••••• 📸 •••••••••••••••••• 〗


4 gün önce. 📸


Gönül gözüm kapalı, bilerek sana yazılıyorum.

Ah be Sezenciğim, bırak gözü başka bir erkeği yanlışlıkla koklarım diye, inanır mısın burun damarlarım bile kapalı.

A penceresi aralı, her yerine bayılıyorum.

Vallahi ne yalan söyleyim, yine de balları bir başka.

Yavrum baban nereli, nereden bu kaşın gözün temeli?

Her sözü geçtiğinde yedi göbek Ankaralı olduklarıyla övünüp duruyor. Gerçi ortaya çıkan manzaraya göre ne kadar övünse az.

Sana neler demeli? Ay, seni çıtır çıtır yemeli.

Hih! Çıtır çıtır derken...

"Aman ya! Of! Hangi ara yandınız ki siz? Kabuğunuzu soydum, yağınızı verdim. Allah aşkına, alt tarafı yattığınız yerde biraz kızarıverecektiniz. Bir şeyi de doğru yapın ama ya!"

"Tabi ya." diyen bir ses duyuldu önce. "Patateslerin yanması kesinlikle kendi suçları. Seninle hiçbir alakası yok, kuşçuk." Sonra da kalçam başka bir kalçayla iteklenmek suretiyle sol yana savruldum.

Çiçek, ocağı kapattığı gibi kahverengiye dönen patatesleri tavadan kurtarıp çığlıklarını dindirdi. Tabi bunları yaparken her zamanki gibi karalar bağlamış sürmeli gözlerini bana mıhlayıp beceriksizliğime dair metiyeler düzmeyi de ihmal etmedi.

Ama hepsi Sezen'in suçuydu. Başka şarkı yokmuş gibi radyoda boyuna da posuna da maşallahlar sıralayıp durmasaydı, aklıma Ege gelmeyecekti. Böylece de gözümü patateslerden ayırmazdım. Evet evet, kesinlikle Sezen'in suçuydu!

"Of! Ne kokuyor burda?"

"Sude, Allah aşkına al şu kızı mutfaktan. Yoksa evimi yakacak."

Bir de bana bakıcılık yapmak üzere görevlendirilmiş Sude vardı tabi. Sabah Ege'yle beraber Murat'ı dersaneye bıraktıktan sonra aksiyondan kamaşan dişlerimle beraber buraya gelmiştim. Ege, Hakan'la konuşmaya gidiyoruz, dediğinde ilk işim çantama şok cihazımı atmak olmuştu. Münasip bir anda kıçına saplayacaktım. Lakin Ege, peşine Merve ve Yiğit'i de katarak, beni Çiçek ve Sude'yle bıraktığında acı gerçekle yüzleştim. Anneanneye bırakılan çocuk gibi başıma nöbetçi dikerek tüm yollarımı kapatmıştı, üç harfi olan kişi!!!

Kanlı bir sefere gönderdiğimiz üçlüyü mü soruyorsunuz? Hemen cevap vereyim. BİLMİYORUM! Çünkü ortada olmadıkları tam üç saattir, ne aramalarımı cevapladılar ne de herbiri birbirinden yaratıcı küfürlerle bezeli mesajlarıma cevap verdiler. Kendimi oyalamak için saatlerdir, Ege'nin burada kalan plaklarının tozunu aldım, tam altı fincan kahve içtim, Yiğit'in evladım dediği PlayStation'ını kurcaladım, Çiçek'in atölyesindeki boş tuvale mavi boyalarla çöp bebek çizdim. Tabi en sonunda Çiçek tarafından çığlık çığlığa yakalanmayaydım, iyiydi. Zaten ondan sonra da patates kızartmak üzere mutfağa postalanmıştım. Ama gördüğünüz üzere o kısımda da bir sıkıntı olmuştu.

49Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin