18• Son Ateş

6.4K 459 609
                                    


Helloşş 👋🏻

Evet, bu bölümün sahibi yrengzt oluyor.
Ben bölümü duygudan duyguya geçerek okudum.
Bakalım, sizler neler hissedeceksiniz?
Yorumlarınızı eksik etmezseniz, çok sevinirim.
Keyifli okumalar 🌸

Twitter; #kırkdokuz
Twitter; @ kirkdokuzhikaye

Twitter; #kırkdokuzTwitter; @ kirkdokuzhikaye

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


〖 •••••••••••••••••• 📸 •••••••••••••••••• 〗

Ağustos, 2017. 📸

Uyuyorum. Uyanıyorum.

O soğuk duvarlardan sonra bana kalan tek hayat, bu.

Koca dünya bile dönüşüne devam edebiliyor ancak ben, asla terk etmediğim yatağımda sağdan sola bile dönemiyorum.

Yani bugüne kadar öyleydi...

Babam... Nefes almak için en önemli sebebim... Beni sabahın kör vaktinde, bir oyuncak bebek gibi zorla giydirdi ve güçsüz dizlerimi sunduğum bahane üzerine de çocukluğumdaki gibi kucağında taşıdı. Keşke gerçekten de, kucağına her kıvrıldığımda uyuyan o minik kız olsaydım yeniden ve ona kollarından sımsıkı tutarak deseydim ki:

"Sakın hayata inanma, Duru! Seni, eline tutuşturduğu pembe bir şekerle kandırmaya çalışacak. Ama hayatın tek bir rengi var, güzel kız. O da, siyah!"

Aylardan Ağustos'muş... Günlerden bilmem ne... Saat ise gereksiz bir ayrıntı...

Güçlükle bindirildiğim arabada, aylardır gözümün değmediği sokakları teperken sadece uyumak istiyordum. Lakin hemen ön koltuğumdaki annemin içli hıçkırıkları ve babamın dikiz aynası yoluyla birini bana feda ettiği gözleri nefes almamama(!) bile engel oluyordu.

Araba durduğunda en büyük derdim yine ayaklarımın üzerine basacak olmaktı. Zira uzun bir süre önce, onlar da beni taşımayı bırakmıştı. Bedenimin her uzvu teker teker bana küsüyordu ve dilerim ki; sıradaki organ kalbim olurdu da bu hikaye burada biterdi.

Kapı açıldığında yüzüme ılık bir hava çarptı ve annemin her zaman parlak görmeye alışkın olduğum kahveleriyle aylar sonra ilk kez yüzleştim. Parlamıyordu. Bana hediye ettiği açık teni daha da kanı çekilmiş bir haldeydi. Zayıflamıştı. Gözlerinin altı mor, içi kıpkırmızıydı. Gülüyor ama aynı zamanda çığlık çığlığa ağlıyordu. Beni doğururken çektiği sancılardan bin fazlasını çektiğine eminim.

Peki ben? Ben ne haldeydim?

Anne ve babamın kollarına cansız kollarımla asılarak tek katlı ve şirin bir evin bahçesinden girdiğimiz ilk an karşımdaki geniş camlara düşen yansıma ile cevabımı da aldım.

49Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin