Güzel bir hayatım vardı. Ailem, arkadaşlarım... Hepsiyle beraberim ve mutluyum ama ne oldu? Bir gece ansızın beni öldürmeye çalışan adam kimdi? Neden beni öldürmeye çalışıyordu? Beni gördüğüm kâbuslardan uyandıran şey kapının çalınması oldu. Uyanıp ellerimle gözlerimi ovuşturduktan sonra ayağa kalktım.
Kapı çalınsa bile sakın açma.
Açmazdım ben de o hâlde. Koltuğa oturup beklerken tedirgindim, ne yapacağımı bilmiyordum.
"Açsana ulan!" diye bağıran bir erkek sesi geldi kapının ardından. Kaşlarımı çattım, o ise bağırmaya devam etti. "Ömer Karahanlı! Aç lan şu kapıyı! Saat kaç olmuş, hâlâ uyuyor olamazsın!" Zile ardı ardına basıldı, dışarıdaki adam en sonunda pes etmiş gibi ofladığını duydum. "Kar yağıyor, ben de donayım bari!"
Ömer Karahanlı... Onun adı mıydı?
Yanağımın içini dişlerken tereddütle ayağa kalktım. Yakını olmalıydı, öyle değil mi? Ben camdan dışarıya bakarken bir anda camın ardında bir yüz belirdi. Dudaklarım arasından belli belirsiz bir nefes çıktığında onun kaşları kalkmış, bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"Bu kız kim ya?" dediğini duydum, rahatsız olarak etrafıma bakındım. Bir elimi enseme atarken cama doğru yürümeye başladım.
Camın önüne geldiğimde bana hâlâ şaşkın şaşkın baktığını fark ettim, "Burada yok," dedim yüksek sesle. Tek kaşını kaldırıp başını sağ omzuna yatırdığında kulağı montuna yağan karlardan dolayı üşümüş olacak ki irkilip kaşlarını çattı.
"O nerede ve sen kimsin?"
"Arabada değil mi?"
"Tövbe tövbe," dedi bıkkınlıkla. Bana son kez bakıp arabaya doğru ilerlediğinde büyük bir nefes aldım. Kar ağaçların tepelerini, dallarını bembeyaz yapmıştı. Gözlerimi karın güzelleştirdiği yerlerden çekip arabaya doğru baktığımda biraz önceki genç adamın arabanın camına tıklattığını gördüm. "Dağ ayısı," dedi büyük bir sesle. "Kış uykusunda mısın ulan? Uyansana!"
Cam yavaşça açıldı. İçinden bir el çıktı ve ona seslenen adamın yanağına dokundu. "Gebertirim seni." Sesindeki ciddiyet, bunu yapıp yapmayacağını düşündürdü bana. Yapar mıydı sahiden? Böyle bir adam mı getirmişti evine beni?
"Yaparsın abiciğim ama yapma. Bak, ben gencecik bir delikanlıyım. Yazık değil mi bana?"
"Kızı uyandıracaksın bağıra bağıra. Az sessiz ol, sığır!"
"Uyanık zaten."
Kapıyı birden açtığında arabanın yanında dikilen adama çarptı. Yüzünü buruşturduğunu gördüm, dudağımın bir kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı. "Ne demek uyanık? Sen nereden biliyorsun uyanık olduğunu?"
"Abi," diye bir giriş yaptı ciddi ciddi. "Hani senin evinde koskoca bir cam var ya, içerisi tamamen gözüküyor falan..."
"Tamam, sus."
Abisi miydi gerçekten? Ya da saygı dolu bir hitap mıydı? Gözlerimi onlardan çekip gerilediğimde koltuğun üzerindeki ince örtüyü katlayıp tekrar koltuğun üzerine yerleştirdim. Şömine sönmüştü, sabaha karşı üşümem bu yüzden olmalıydı. Kapının önüne doğru hızlı adımlarla yürüdüm, ellerim üzerimdeki hırkada dolandı ve en sonunda at kuyruğu olan dağılmış saçlarımı tekrardan toplayıp kapıyı açtım.
Adının Ömer olduğunu düşündüğüm genç adam tam karşımda dikiliyor, uzun boyunun ve iri bedeninin verdiği heybetiyle bana çatık kaşlarla bakıyordu. "Götüreceğim ama ilk önce bir şeyler yiyelim." dediğinde itiraz edecek oldum ama acıktığımın farkındaydım. Bu yüzden usulca başımı salladım. Eve girdiğinde onun ardından diğer adam girdi. Bana hâlâ şaşkın, ayrıca da muzip bakışıyla bakıyordu. Ona başımı, ne oldu, dercesine salladığımda omuz silkip güldü ve Ömer Karahanlı'nın ardından ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...