Parmaklarım usulca annemin saçlarında dolanırken, bana dudaklarındaki hoş tebessümle bakıyordu. "Benziyor muyuz sence?" diye sordum kısık bir sesle.
Evimizdeydik. Koltuğun üzerinde oturuyor ve onu izliyorduk. "Ben artık bir ölüyüm." dedi fısıltıyla. "Bana benzeme, kızım. Bana sakın benzeme."
Daha sonra kaşlarımın çatılmasına neden olan bir şey oldu. Evin tam ortasında yığılan bir beden gördüm.
Babam.
Korkuyla ayağa kalktığımda annem bileğimden tuttu. Ona döndüğümde göğsünde gitgide büyüyen kanı gördüm, afallayarak geriye doğru bir adım attım.
Bedenim başka bir bedene sertçe çarptığında dudaklarımdan kopan çığlığa engel olarak elini ağzıma kapattı.
"Sen de öleceksin," diye fısıldadı, Asaf Kaya Eroğlu. "Babam seni de öldürecek."
Korkuyla gözlerimi araladığımda üzerime kapanan bedene istemsizce güçsüz yumruklarımı savurdum. Onun göğsüne kapanan avuçlarımda hissettiğim yoğun sıvıyla beraber kaşlarım çatıldı.
"Benim," diye sertçe fısıldadı. Dudaklarını usulca saçlarıma bastırdı derin derin nefesler alıp göğsü şişerken. Başımı ürkekçe kaldırıp ay ışığının yansıdığı yüzüne bakarken dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Avuçlarımı göğsünden uzaklaştırdığımda o da benden yavaşça uzaklaştı. Yüzünü ekşitmişti. Ellerime baktım, kanla kaplıydı. Sonrasında tekrar onun göğsüne baktığımda, siyah tişörtünün üstündeki koyuluğu gördüm.
Dişlerim birbirine çarparken pişmanlıkla tekrar ona baktım. Yataktan yavaşça kalktı ve elini göğsüne bastırıp yutkundu.
"Ben..." diye mırıldandım. Hızla ayağa kalktım ve tam karşısında durdum. "Ben mi yaptım? Kanamanı ben mi başlattım?" Başını iki yana salladı ama bunu benim yaptığımı biliyordum. Odasına doğru gidecekken bileğinden tutup onu durdurdum. Bana döndü ve anlamayan gözlerle bana baktı. Yabancı gibiydik. "Bu hâlde yürüme. Hemşireni çağıracağım."
"Sen?"
Yardımımla beraber yatağımın üzerine uzandı. Onun kıyafetini dikkatle çıkartırken, o pürdikkat beni izliyordu.
"Ben ne?" Beyaz bandajın üzerine kanı taşmıştı. Kâbusumdan uyandığım zaman göğsüne mi denk gelmişti vuruşlarım? "Bilerek yapmadım, özür dilerim."
Sesim oldukça küskün çıkmıştı. Titrek bir nefes alıp elimi yastığımın kenarındaki telefona doğru uzattığımda Ömer birden bileğimden tuttu. Ona anlamayan gözlerle bakıp kaşlarımı çattığımda başını iki yana salladı. Derin bir sesle, "Arama kimseyi." dedi.
Çatık kaşlarım düzeldi ve bileğimi elinden kurtarıp telefonumu elime aldım. "Hemşireni arıyorum, uzak birini değil."
"Bana laf mı sokuyorsun şimdi?"
"Yoo," Omzumu silkip tam arayacaktım ki bana doğru uzanıp telefonumu ellerimden çekmesiyle afallayıp ona baktım.
"Arama, dedim."
"Senden emir almıyorum, Ömer."
"Kimseyi istemiyorum. Pansumanı sen yapabilirsin." Sesi sert ve itiraz istemeyen bir tondaydı.
Alayla güldüm. "Bunu istediğimi nereden çıkardın peki?"
"İstemiyor musun?"
"Sana pansuman yapmayı mı?" Tekrar güldüm. "Sen orada o kadına karşı beni susturduğundan itibaren hayır, istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...