2 HAFTA SONRA
Gözlerimi Asaf Kaya'nın beni boğmasının kâbusuyla uyanmıştım. Derin derin soluklar alırken elim göğsümü buldu ve kalp atışlarımı avcumda hissettim.
Ömer elini sırtıma yerleştirdiğinde irkilip ona döndüm. "Kâbus mu?" diye sordu kısık bir sesle. "İyi misin?"
Başımı sallayıp yutkundum. Yatağın kenarındaki sehpada duran suyu yavaş yavaş içtikten sonra ayağa kalktım. O ise bakışlarını benden ayırmıyordu. Kısa bir duş alıp yeni kıyafetler giydim. Dar, mavi kot pantolonum ve siyah, uzun kollu dar badimi giydikten sonra üzerime siyah bir kapüşonlu giyip aşağıya indim. Aşağıya inerken badimi pantolonumun içine sokmuş ve mutfağa girmiştim. Masanın üzerine ellerini ve ellerinin üzerine başını koyup uyuyan Yekta'yı gördüğümde sırıtıp üzerimdeki kapüşonluyu çıkardım ve onun omuzlarından aşağıya bıraktım.
"Uyumuyorum ki..." diye mırıldandığında omzumu silktim. Uyumuyorsa da uyuyacak gibi gözüküyordu.
"Yekta kalk," dedim. "Madem uyumuyorsun bana yardım et." Başını kaldırıp uykulu gözlerle bana baktı.
"Ne yardımı?"
"Kahvaltı hazırlayacağım ve askerleri çağıracağım."
"Ömer buna ne kadar hoş bakacak?" diye sorduğunda ona çatık kaşlarla baktım.
"Nedenmiş o?"
"Dışarıdaki adamlar afet, farkında mısın? Hepsi kaslı maslı, tiplere baksan zaten kaç kez düşersin."
Başımı iki yana sallayıp Yekta'nın üzerinde olan hırkamı aldım ve tekrar giydim. "Onlar bana düşmesin," dedim burun kıvırarak. "Ben düşmem kimseye."
Alayla güldü. "Hele bi' baksınlar, nasıl akıllarını alıyorum."
"İçine Ömer mi kaçtı, Yekta?"
"Sohbetleriniz bol olsun." Ömer mutfağa girdiğinde üzerinde bol, siyah bir tişört ve bacaklarını saran siyah bir pantolon vardı. Gözleri Yekta'yı bulduğunda kaşları yavaş yavaş çatıldı. "Sen niye hep buradasın oğlum?"
"Ya abi," dedi açıklama yapmaya hazırlanıp. "Sen bana kurban ol bak, bugün kahvaltıya bütün askerler geldiğinde beni mumla ararsın."
Mum demesi aklıma Şem'i getirirken dudaklarım kıvrıldı.
"Ne dedin sen?"
"Aren bütün askerleri kahvaltıya çağıracakmış."
Ömer'in gözleri sakince beni buldu. "Eroğlu gelipte kimseyi görmediği zaman daha rahat işini halletsin diye mi?"
Ofladım. "Bu soğukta sürekli dışarıdalar, Ömer. Ne dersen de, onlar bugün buraya gelecek."
🍃
"Bu kadar şeyi bugün mü yaptın?" dedi, yakışıklı asker. Adı neydi...? Heh, Altay.
Yekta birden atıldı. "Yoo," dedi göğsünü kabartarak. "Ben yardım ettim."
Gülümsedim. "Afiyet olsun."
Uzun ve keyifli süren yemeğin bitiminde herkes yemeği çok beğendiğini söyleyip sofrayı toplamama zorla yardım etmiş ve sonrasında yine dışarıya, nöbete çıkmışlardı. Dışarıda 4 asker duruyordu ama her gün başka 4 kişi geliyordu. Döngü gibiydi.
İç çekip yanıma gelen Yekta'ya göz ucuyla baktım. "Ben her gün buradayım, sıkılıyor musun hiç?" Yekta her gün nöbette kalmak için gönüllü olduğundan evde onun için bir oda ayırmıştık. Diğer askerler için de 2 oda vardı fakat onlar kalmadan günleri bittiğinde kendi evlerine gidiyorlardı. Yekta ise hep burada kalıyor, arada sırada ailesinin yanına uğruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...