Yanmıştım. Yakılmıştım. Küllerimden doğmayı beklerken, küllerim uzaklara savrulmuştu. Bir araya getirmek gitgide zorlanırken, kalbim de parçalara ayrılmıştı.
Kırılmıştım.
Öfkeliydim.
Babama öfkeliydim. Bana bakmaya kıyamayan babamın, sevdiğim adamın göğsüne acımadan kızgın bıçağı bastırmadına öfkeliydim. Hiçbir zaman acımasız biri değildi benim için fakat onun hayatında iyi davrandığı iki kişi belki de annem ve bendim. Öfkeliydim fakat ölü bedeni gözüme gelince öfkem diniyor, geriye yalnızca kırgınlık kalıyordu.
Titrek bir nefes çektim içime, avcumu çeneme bastırıp etrafıma bakındım. Yekta elindeki silahla yanıma gelmişti. "Ömer nerede?" diye sordum kuru bir sesle. Bana kısa bir bakış attı ve sonrasında şeytani bir parıltı geçti gözlerinden.
"Bir pisliği kendi yollarıyla seviyor."
Aniden elimi yüzümden çektim ve ayağa kalktım. "Bu ne demek oluyor şimdi?"
Sorum üzerine kaşlarını kaldırdı. "Sakin ol, Aren. Bir şey yok, o bunu her zaman yapmıştı."
"Neyi?" diye sordum sesim kalınlaşırken. Gerim gerim gerilmişti bedenim.
Tepkimi fark ettiğinde o da gerildi. "Bu sanırım hoşuna gitmeyecek..." diye mırıldandığında artık sabrımın son damlalarına yaklaştığımı hissediyordum. Kararsız kalan bakışlarına, kararlı olan bakışlarımı değdirdiğimde başını salladı ve konuşmaya başladı. "Ömer, Sefa'ya işkence ediyor."
Buz kestim. Gözlerim karardı ve midem aniden çalkalanmaya başladı. "Yekta," dedim dişlerimin arasından. "Beni ona götür."
"Üzgünüm, Aren ama bunu sana söylemem bile yasakken seni oraya götürmekle kendi ölümümü imzalarım."
İstemsizce göz devirmiştim. "O zaman yerini söyle yoksa dışarıya çıkarım ve bebeğimle beraber birinin gelip beni öldürmesini beklerim." Bunu tabii ki de yapmazdım ama Yekta'nın bu numarama kanmasını beklemekten başka çarem yoktu.
"Yapamazsın." dedi bana inanmadığını belirten bakışlar attığında derin bir nefes alıp göğsümü şişirdim ve aslılıktan kabanımı alıp yürümeye başladım. Arkamdan geliyordu. "Nereye?" diye sordu, garip bir şaşırmanın etkisi sesine yansımıştı.
"Cehenneme."
"Aren saçmalama, dışarısı hâlâ güvenli değil."
"Ne yapalım...?" dedim omzumu silkip. "Buna mecbur kaldım."
Ofladı. "Aren!" diye arkamdan bağırdığında ona döndüm ve onaylamayan bakışlar attım.
"Çocuğuma hiç acımıyorsun." dedim dilimi şaklatıp. Sonra birden karnımda bir el hissettim ve sırtım bir anda kaslı bir göğse yaslandı. Soluğum kesilirken dudaklarıma dokunan nefesle birlikte Yekta arkasına döndü ve eve doğru yürüdü.
"Nereye böyle?" dedi, kısık bir ses tonuyla. Ömer'in kokusu gitgide daha fazla burnuma dolarken, kokusunun yanı sıra kan kokusu da alıyordum ve kaşlarımı çatmama sebep oldu.
Ona döndüm. Eli artık sırtımdaydı ve beni bedenine çekmişti. "Kan kokuyorsun." dedim iç çekip. "Ne yaptın sen?" Yüzü kaskatı kesildi, gözlerini bir süre gözlerimden hiç ayırmadı fakat sonra elini bedenimden uzaklaştırıp gözlerini gözlerimden çekti. Ben ise hâlâ ona bakıyor ve düzgün bir açıklama bekliyordum. "Ömer ne yaptın?" dedim bastıra bastıra. Bakışları tekrar beni buldu fakat gözleri sanki bir anda rengini koyuluğa bırakmıştı. Yoğun bakışlarının altında eziliyor gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...