9.BÖLÜM: "SİLAH"

759 40 26
                                    

Tatlı bir melodi işittim gecenin ilerleyen saatlerinde. Zihnimde mi çalıyordu yoksa gerçek miydi ayırt edemesem de dudaklarımda hoş bir tebessüm belirdi. Neydi bu şarkının adı? İlk defa duyuyor gibiydim. Soğuktan uyuşan parmak uçlarım boynuma dokundu, sıcak boynum bir anda soğukla buluştu.

Kirpiklerim titredi, gözlerimi araladım. Görüntü başta bulanık olsa da, sonrasında yavaş yavaş netleşti. Yabancı adamın elleri yanaklarımda, gözleri korkuyla yüzümde dolanıyordu.

Endişeli bir sesle, "İyi misin?" diye sordu. Bulunduğum konumu idrak ederken irkilip hızla sırtımı yaslandığım ağaçtan uzaklaştırıp ayağa kalktım. Parmaklarımı saçlarıma geçirip geriye doğru taradım ve yutkunup benimle birlikte ayağa kalkan genç adama baktım. "Sakin, sakin." dedi benim endişeli hâlimi fark edince. Ellerini kaldırdı dokunmadığını göstermek adına. İri, kahverengi gözleri hafifçe kısıldı. "Sana zarar vermeyeceğim, sakin ol."

"Kimsin sen?" diye sordum etrafıma kısa bir bakış atıp. Uyuyakaldığım yerdeydim.

"Burada ne işin var?"

"Kimsin sen?" diye tekrarladım sorumu.

"Seni daha rahat bir yere götüreyim, orada kim olduğumu söylerim."

"Ben hiçbir yere gitmiyorum, sen kimsin?"

"Ne?" Kaşları havaya kalktı. "Burada ne yapacaksın tek başına?"

Çenemi dikleştirdim. "Sen burada tek başına ne yapıyorsan, ben de onu yapacağım."

Dudaklarında hafif bir sırıtış belirdi. "O anlamda söylemedim..." diye mırıldanıp elini ensesine attı. "Gerçekten bir kafeye falan gidelim." Gözleri yüzümde dolandı, elini ensesinden indirdi. "Üşümüşsün belli."

"Ben tek başıma giderim, sağ ol." dedim bir yandan kayıp biri olduğum aklımda dolanıp dururken. Kollarımı göğsümde birleştirip ilerlerken bir anda başıma takılan bereyle afallayıp duraksadım. Şaşkınlıkla ona döndüğümde, biraz önce başında olan siyah berenin başında olmadığını fark ettim. Siyah saçlarını parmaklarıyla dağıttı ve alnına dökülmesini sağladı. Esmer teni, alnındaki siyah saçlarını oldukça hoş bir şekilde taşıdı.

"İnat edip çıkarayım falan deme..." Parmaklarım bereye uzandığı anda elini, elimin üzerine uzattı ve parmaklarımı tutup hareketimi engelledi. "Daha şimdi ne dedim ben ama?" Kaşlarım çatıldı, elimi onun elinden çekip indirdim ve bir yabancının beresinin saçlarımın üstünde durmasına izin verdim. Tekrardan önüme dönüp yürümeye başladığımda o da yanımda yürümeye başladı.

"Adın ne senin?" diye sordum kısık bir sesle. Ona yan gözle baktım, bana bakmadan cevapladı.

"Kaya."

Başımı salladım ve adımlarımı hızlandırdım. Şimdi nereye gidecektim sahiden? Serkan'ın yanına gitmeli, ona her şeyi anlatıp bir çözüm yolu aramalıydım. Ben düşünceli düşünceli yolda yürürken bir anda ayağım odun parçasına takıldı ve yere kapaklandım. Avucumun içine batan taş parçaları sonucunda yüzümü acıyla ekşittim.

Kaya hızla yanıma çöküp ellerini kollarıma sardı ve bana endişe içinde baktı. "İyi misin?" diye sordu, gözleri bedenimde dolanıyor, bir zarar gelmiş mi diye bakıyordu.

"İyiyim." dedim ondan uzaklaşıp ayağa kalkarken. Avuçlarımı kendime çevirdim ve baktım. Acıyan yerlere taşlar batmıştı ve bazı yerler kesilmişti. Kesilen yerlerden toprakla karışık kan akarken yüzümü tekrardan ekşittim.

KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin