Kanıyordum.
Bir kıymık kalbime saplanmıştı ve ben kanıyordum. Yaşadığım her bir saniye için ödediğim bir bedel vardı ve bunu artık kaldıramıyordum. Bu zamana kadar çok kez delirdiğimi düşünmüştüm fakat artık gerçekten deliriyor gibi hissediyordum. Zihnim benden bağımsız teoriler üretiyor ve bunlara istemsizce kafa yoruyordum.
Kanlı vahşetin ardından Ömer beni hiç bırakmadı ve eve kadar kollarını bedenimden bir an olsun ayırmadı. Eve geldiğimiz anda Yekta'ya kısa bir bakış attım. O söylemiş olmalıydı Ömer'e. Söylemeseydi eğer bugün iki kişinin katili olacaktım. Asaf Kaya ve Ali. İkisini de gerçekten öldürecektim belki de.
Bu düşünce karnımın kasılmasına neden oldu. Acımasızlık sularında tekinsizce yüzüyordum.
Neredesin anne? Kızın gerçekten başka birine bürünüyor. Eskisi gibi merhametini göstermiyor, birilerini öldürmekten çekinmeyecek bir hâle geldi. Bu beni korkutuyor.
"Bir duş al, kendine gel." dedi, Ömer. Bakışlarımı yerden çekip ona baktığımda, yüzünde donuk bir ifade olduğunu fark etmiştim. Haklıydı kendine göre ama beni de anlaması gerekiyordu. Onun yaraları vardı ve iyileşmemişti bile. Onu tehlikeye atarak yanımda götüremezdim. Gerçi tehlikeye giren ben olmuştum, orası da ayrı bir konuydu.
Ayağa kalkıp merdivenlere doğru yöneldiğimde parmakları kolumu sıkıca sardı ve beni karşısına çekti. "Bir daha sakın," diye uyardı. "Sakın bir daha benden habersiz işler çevirme." Kolumu çektim ve ona bi̇r şey demeden üst kata çıktım.
Banyoya girmeden önce kabanımı çıkarttım ve yatağıma fırlattım. Sonrasında dolaba yöneldim. V yaka, ince, siyah bir kazak; siyah, bacaklarımı saran bir tayt ve iç çamaşırları çıkartıp yatağa koyduktan sonra usulca banyoya girdim.
Kısa bir duşun ardından banyodan çıktım ve hızla kıyafetlerimi giyinip saat çok geç olduğu için ve uykudan geberdiğim için yatağıma uzandım. Islak saçlarım yatakta dağılırken beni hasta edeceğinin farkındaydım fakat bunu umursamadım. Sadece uyumak ve üzerindeki bu kötü enerjiyi atmak istiyordum.
Gözlerim kapanırken kapının açılma sesini duydum. Ses çıkarmadan gözlerim kapalı yatağa yaklaşan adım seslerini dinledim. Ömer'in kokusu içimi huzurla kaplarken belime kadar örttüğüm yorganın omzuma kadar geldiğini hissettim. İri eli saçlarımı okşadı usulca, ruhum titredi o an.
Bana her dokunduğunda tüm duvarlarım yıkılıyor, benliğim altüst oluyordu.
Yatağın diğer tarafı çöktüğünde gözlerimi sakince araladım fakat ona dönmedim. Kolunu belimden aşağıya sarkıtıp dudaklarını enseme bastırdığında vücudum tamamen kasıldı. Gerim gerim gerilmiştim.
"Bütün inançlarımı sarstın," dedi gecenin soluk ışığının altında. Sesi öyle kısık, öyle etkiliydi ki kendimi iç çekerken bulmuştum. "İnsanların girmesine izin vermediğim zihnime öyle bir sızdın ki..." Saçlarımı kokladı uzun uzun. "...delireceğim ben, sen beni delirteceksin."
Sessiz kaldım. Ne denilebilirdi ki zaten? Ne diyebilirdim ki?
"Yekta bana kaçtığını söylediğinde sanki biri kalbimi avcuyla sıktı, damarlarımdan akan kan sanki durdu. Kafayı yedim, Aren Kandemir. Bana kafayı yedirttin."
"Amacım o değildi." dedim sessizce. "Ben sadece intikam almak istedim, herkes cezasını çeksin, kaçak gibi yaşamayalım istedim." Titrek bir nefes çektim içime. "Asaf Kaya öldü." Hâlâ şaka gibi geliyordu kulağa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...