YEKTA & SILA; "3.BÖLÜM"

126 9 3
                                    

"Sonra onu öptüm." dediğimde Aren bana gözlerini büyüterek bakmaya başlamıştı. Kucağındaki bebek uyuduğunda yavaşça beşiğine yatırdı ve bana daha dikkatli bakmaya başladı.

"Sen mi öptün onu?"

"Evet ben öptüm."

"Şimdi Sılacığım," dedi ve elinin tersiyle kızının yüzüne hafifçe sürttü. İkimizde sessiz sessiz konuşuyorduk. "Sen zamanında Yekta'yı reddetmedin mi? Asker karısı olmak istemediğinden falan..."

"Asker karısı olmak istemediğimi nereden çıkardın ki? Ben Yekta'yı bu yüzden reddetmemiştim ayrıca."

"Bir askerin hayatında olmak istemeyeceğini söylemişti. Belki yanlış anlamıştır."

"Ben ona sadece, üzgünüm, dedim çünkü sevdiğim biri vardı."

"Ha artık yok yani?" Bebeğinden uzaklaşıp yanıma geldi ve yatağına oturdu. Ben de oturduğum koltukça iyice gerilmiştim.

"Yok. Hayır. Yani var. Hâlâ var." Gözlerini kısıp bana şüpheyle baktığında nefesimi verdim. "Bir anda vazgeçemem sevdiğim kişiden. Yekta'yı öpme sebebim onun susmamasıydı."

"Kendini kandırıyor gibi geldin şu an ama bir şey demek istemiyorum. Belki de öyle değildir tabii ama sevmediğin birini sırf sussun diye öpmezsin bence."

Omuz silktim. "Hem öyle olmasa da olsa da artık benden hoşlanmadığını söyledi. Yani boşuna kendimi rezil etmeye gerek yok." İçimde bir yerlerde Emre'den uzaklaşıp Yekta'ya kapıldığımın farkındaydım ama Emre'yi sevmek benim için alışkanlık hâline gelmişken vazgeçmek zordu.

"Onu bunu bilmem." dedi ve derin bir nefes aldı. "Yekta göreve gidecek ve ne kadar süre gelir bilmiyorum." Alt dudağı hafifçe titredi. "Ve sana bir şey söylemek istiyorum. Yekta'nın oradan sağ dönüp dönemeyeceği belli değil. O yüzden ya git ona karşı ne hissediyorsan söyle ya da ihtimallerin gerçekleşebileceği bilerek sus. Karar her zaman senin."

Başımı arkaya doğru yasladım ve nefesimi vererek gözlerimi kapattım. "Daha ben bile emin olamamışken hiçbir şey söyleyemem."

"Dediğim gibi, karar senin."

Üzerime beyaz, ayak bileklerimin biraz yukarısında biten, üst kısmı vücuduma oturan, alt kısmı bol bir şekilde inen bir elbise gitmiştim. Uzun bir yırtmacı vardı. Saçlarımı dalgalı yapıp salık bıraktıktan sonra çantamı ve telefonumu alıp dışarıya çıktım.

Emre'nin beni beklediğini gördüğümde hafifçe gülümsemiştim. Yanına vardığımda, "Nasılsın?" diye sormuştu.

"İyiyim, ya sen?"

"Seni gördüm daha iyi oldum. Yemek teklifimi reddetmediğin için teşekkür ederim."

Başımı sallayıp tebessüm ettim. Arabasına bindik ve gidene kadar öylesine sohbet ettik. Oraya gittiğimde Yekta'yla aslında sevgili olmadığımızı açıklayacaktım. Sahil karşısında sakin bir yere geldik. Restorana girdikten sonra bize ayrılan masaya oturduk ve yiyeceğimiz şeyleri söyleyip tekrar konuşmaya başladık.

"Öyle işte," deyip nefesimi verdim. "Daha şimdiden üniversiteyi özledim."

"Ben de yaşadıklarımızı özledim." dedi dalgın bir sesle. "Eğleniyorduk, beraberdik, mutluyduk."

"Öyleydi..." dedim mırıltıyla.

"Yine beraber olabiliriz, yine mutlu olabiliriz." diye fısıldadı. Eli elime gittiğinde içimin nedensizce huzursuzlukla dolduğunu hissettim. "Ben seni hâlâ çok seviyorum, Sıla. Seni unuturum sandım ama olmadı."

O ana kadar ona gideceğime o kadar emindim ki... Ama şu an öyle değildi. Ne ona Yekta'yla aslında sevgili olmadığımızı söylemek ne de ona tekrar geri dönmek istiyordum.

"Emre ben," dedim fakat cümlemi bitirmeme izin vermedi.

"Senin de benden hoşlandığını biliyorum. Eskisi gibi ve hatta daha da iyisi olabiliriz."

Başımı iki yana salladım. "Üzgünüm ama hayır. Ben Yekta'yla zaten çok mutluyum." Elimi elinin altından çektim ve ayağa kalktım. "Buraya getirdiğin için teşekkür ederim ama ben daha fazla kalamayacağım. Arkadaş olarakta kalmayalım lütfen."

Afallamıştı. Ona döneceğime çok inandığını o zaman anlamıştı. "Ama sen hâlâ benden hoşla-"

"Hayır. Ben senden artık hoşlanmıyorum. Üzgünüm."

Daha fazla orada kalmadan gittim. Elim telefonuma gitti. Nedenini bilmediğim bir ihtiyaçla Yekta'yı aradım. Başta açmadı fakat bir kere daha aradığımda, "Sıla?" diyen sesini duydum.

"Gitmeden seninle görüşebilir miyim?" diye sordum sessizce. Kabul etmemesinden korkuyordum. Onu zamanında reddettiğim için belki de beni redderdi.

"Sorun mu var?"

Akşam akşam onu neden aradığımı sorguluyordu sanırım.

"Hayır, sorun yok."

"Tamam, seni evden alırım."

"Evde değilim ben." Bir yandan hızlı hızlı yürüyordum. "Sahilin oradayım şu an. Nereye gel dersen oraya geleceğim."

"Kal orada, alırım seni."

"Buradan uzaklaşmak istiyorum biraz. Başka yer olmaz mı?"

"Tamam," dedi fakat benim neden böyle davrandığımı anlamıyor gibiydi. "Sana attığım yere gel o zaman."

Dediği yere gittiğimde beni almıştı ve şu an arabada öylece oturuyorduk. Bir yere gitmek istememiştim, yalnızca burada durmak ve konuşmak istemiştim fakat ikimizde susuyor ve ileriye bakıyorduk.

"Ee," dedi en sonunda. "Bana ne söylemek istiyorsun?"

"Bugün Emre'yle buluştum." deyip ona baktığımda kaşlarının çatıldığını görmüştüm. "Benimle tekrar birlikte olmak istediğini söyledi."

"Ondan hâlâ hoşlandığına göre kabul ettin ve sevgililik oyunumu bitirdiğini söylemek istiyorsun?"

Başımı iki yana salladım. "Hayır." dedim kısık bir sesle. "Onunla olamayacağımı ve seninle mutlu olduğumu söyledim. Oradan hemen çıkıp seni aradım zaten sonrasında."

Gözlerini kıstı. "Peki bunu neden yaptın?"

"Bilmiyorum." diye itiraf ettim. "Senin yerine onunla olmak istemedim. Neden inan ben de bilmiyorum."

"Bence bana yanıksın."

"Ne?"

"Yanıksın, âşıksın yani."

"Ne demek olduğunu biliyorum." dedim göz devirerek. "Alınma ama sanmıyorum."

"Alınmıyorum ama bunu anlamanın bir yolu var." Ben daha ne olduğunu soramadan ellerini yanaklarıma bastırıp yüzünü hızla yüzüme yaklaştırdı ve dudaklarını yumuşak bir şekilde dudaklarıma bastırdı.

Hissettiğim yoğun duyguyu tarif etmek zordu. İçimin karıncalandığını hissediyordum ama bunun ne demek olduğunu bile kestiremiyordum.

O an ne yaptığımı bilmiyordum.

Bilseydim ona karşılık vermezdim.




Özel bölüm tarzı olduğundan 1 veya 2 bölüme biter ❤️

KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin