Bir gece düşünün.
Yıldızları gökyüzüne özenle serpiştirilmiş, her birine parlama gibi bir lütuf verilmiş... Karanlık her yer fakat yıldızlar öyle güzel aydınlatıyor ki şehri. Hüzünle kaplı kalplerin olduğu şehir bir anlığına güzelleşiyor sanki. Sonra biri gelip tüm ışıkları söndürüyor, tüm güzellikleri sonlandırıyor.
Kirpiklerimi ıslatıp ağırlaştıran gözyaşlarım tenime dokunup kavurucu bir hâle geçerken dudaklarım arasından bir feryat daha koptu. Duvarlara çarpıp yeniden kulağıma dolan sesim, tüylerimi diken diken, kalbimi paramparça hâle getirdi.
Titriyordum.
İki dudağının arasından çıkan hıçkırık sesleriyle birlikte titreyen bedenim yere düştü. Bacaklarıma giren ani kramp, sürüye sürüye onlara yaklaşmama neden oldu. Titreyen parmaklarım annemin yüzüne dokunduğunda hissettiğim soğuk göğsümü parçaladı acımasızca. Yüksek sesle ağlıyordum ama sesim öylesine saklamıştı ki içine ızdırapları...
"Uyan!" diye haykırdım hıçkırıklarım arasından. Babama döndüm. Elimi yüzüne sarıp bağırdım. "Uyansana, baba! Açsana gözlerini!" Parmaklarıma bulaşan kan, babamın kulağının dibine kadar uzanıyordu. Başından yaralanmıştı. Aklımı başıma toplayıp iki parmağımı onun boynuna götürdüm.
Ufacık bir atış... Hadi... Buna ihtiyacım var...
Nabız yoktu. Aralıklı duran dudaklarım titriyordu, parmaklarımı bu sefer burnunun önüne götürüp sıcak bir hava hissetmeyi diledim sonsuzlarca kez. Hiçbir ses, hava yoktu. "Ölmüş olamazsınız..." diye fısıldadım sertçe. Anneme dönüp bembeyaz kesilmiş tenine dokundurdum ellerimi. "Gidemezsiniz yanımdan!" Gözyaşlarım yanaklarına dokunup usulca boynuma doğru süzüldü. Doğru dürüst bilmeden ona kalp masajı yapmaya çalıştım. Başarılı değildim fakat tükenene kadar denedim. Delirmiş gibi tekrar babama döndüm ve aynı şekilde ona da kalp masajı yapmayı denedim. Karnı ve göğsü orantısız şekilde yükselirken bağırarak ağlamaktan durdurmadım kendimi. Gözlerimden akan acı yaşlar babamın kanlı gömleğine dokunuyor ve kayboluyordu.
"Aç yemyeşil gözlerini," diye fısıldadım babama doğru. Birden kendimi onun göğsünde yatarken buldum. Saçlarıma, tenime bulaşan kanı umursamadan öylece göğsüne yattım. "İhtiyacım var sana, baba. Yalvarırım bir daha bak bana, bir daha, kızım, de." Hıçkırıklarım kesilmedi bir an bile. Bir an bile bağırmayı kesemedim. Boğazımın acıdığını, oturan yumruyu hissettim. "Ölürüm ben siz olmadan." dedim acı içinde.
Biri kollarımdan tutup beni babamın göğsünden kaldırdığında yüzüme yapışan saçlarımla birlikte çırpınmaya başladım, bilincim sanki yerinde değildi. "Şşşh," diyen bir ses duyduğumda hızla soluk alıyordum. Vermeyi unutmuş gibi bir inilti yükseldi boğazımdan yukarıya. Ömer'in ellerini yüzüme hissettim, beni kendine döndürüp usulca kanla kaplı saçlarımı yüzümden çekti. Bedenim titrerken ona dehşet içinde baktım.
Titreyen dudaklarımla başımı sağ omzuma yatırdım. "Ölmüşler..." Öyle acı, öyle acımasızdı ki sesimde duyulan kelime. "Kıymışlar onlara." Bana çatık kaşlarla bakmayı sürdürürken i̇kimiz de yerde oturuyor vaziyetteydik. Bir anda elini saçlarıma götürüp sakince okşamaya başladı.
"Geçecek." dedi. Sesi inandırıcıydı fakat kalbim bunu kabullenmedi. "Her şey gibi bu da geçecek." Aniden seslice ağlamaya başladığımda gözlerim kapandı ve başım usulca onun göğsüne düştü. Elleri şefkatle beni sarmaladı ve sırtımı okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...