Kan dolu bir küvetteydim, boğuluyordum. Çırpınışlarım beni daha da geriye düşürdü. Her şeyden vazgeçip tam gözlerimi aralayacaktım ki küvetin üstünde bir el gözüktü. Kaşlarım çatılırken parmaklarımı usulca onun eline dokundurdum. Elimi kavradı ve beni hızla küvetten çıkardı.
Onu gördüm.
Ömer'i.
Ter içerisinde uyanıp elimi hızla atan kalbime yerleştirdim. Nefes nefese kalmıştım. Sertçe yutkunup etrafıma bakındığımda gece olduğunu görmüş, biraz ürkmüştüm. Hiçbir şey koca bir kâbustan ibaret değildi. Hâlâ Ömer'in evindeydim. Yanağımın içini ısırıp yataktan kalktığımda Ömer'in bana verdiği siyah çoraplarla yere bastım ve kapıya doğru ilerledim. Parmaklarım kapının kulbunu sardı ve kendimi hemen dışarıya attım. Merdivenlerden inerken Ömer ve Ali'nin sesini duyuyordum. Mutfaktalardı. Çekinerek onların yanına ulaştığımda beni ilk fark eden Ali oldu.
"İyi uyudun mu?" di̇ye sorduğunda başımı salladım. Ömer de sandalyesinden kalkmadan bana dönmüştü.
"Uyudum." dedim, boğazım acıyordu. "Bir bardak su alabilir miyim?"
Ali hemen ayağa kalkıp sürahiden bardağa su boşaltırken Ömer yüzüme odaklanmış, bir şeyi çözmeye çalışır gibi bakıyordu bana. "Al," dedi, suyu bana doğru uzatırken. Kuru bir sesle teşekkür edip Ali'nin elinden suyu aldım ve dudaklarıma götürdüm. Küçük bir yudum aldıktan sonra elim hızla boğazıma gitti. Su daha fazla acıtmıştı boğazımı.
"Üşütmüşsün." dedi Ömer ayağa kalktığında. Yanıma gelip elini alnıma yerleştirdiğinde yalnızca onun kararlı bakışlarına odaklandım. "Ya da boğazın zedelenmiş." Elini alnımdan uzaklaştırıp başını iki yana salladı. "Otur sen, sana bir şeyler hazırlayacağım."
"Aç değilim."
"Yer misin diye sormadım zaten, Aren. Otur sadece."
Gözlerimi kırpıştırıp dediğini yaptıktan sonra Ali de karşıma oturdu ve bana anlayışla baktı. "İstediğin bir şey var mı? Herhangi bir şey... Yemek veya," Düşündü. "Herhangi bir şey işte."
"Hayır, teşekkür ederim."
"Sana döner alayım mı? Çok iyi yapan bir yer biliyorum..."
Ömer birden konuşmaya dâhil oldu. "Kız suyu bile zor içti, döner nasıl yesin?"
"Ah, doğru tabii."
"Gerçekten hiçbir şey istemiyorum." dedim kısık bir sesle. Sadece ailemi istiyorum, o da artık mümkün değil. Ocağa çorba koyup ısıtan Ömer'e döndüm. "Herhangi bir şey bulmuş mu?" diye sordum.
Ömer'in vücudu bir anda kaskatı kesildi. "Bulmuş." Bana döndü, dudaklarını aralayıp büyük bir nefesi içine çekti ve konuşmaya başladı. "Annenle alâkalı değil ama babanla alâkalı bir şey bulmuş. Nihat Kandemir." Babamın adını duyunca kalbim sıkıştı, dudaklarım titredi. Kalçasını tezgâha yaslayıp sıkıntıyla nefes verdi. "Babanı tanıyorum, Aren."
"Ne?" sorusu döküldü dudaklarımdan. "Nereden?"
"Birlikte görev yaptık. Baban da eski polis, öyle değil mi?" Başımı salladım. Çenesini sıvazladı, kirli sakallarını kaşıdı. "Gizli bir görevdi." Ellerini saçlarından geçirip bir sandalye çekti ve karşıma oturdu. Ona olan şaşkın bakışlarımın farkındaydı. "Bir adam vardı, kirli defterlerini ortaya çıkarmak için ikimizde aynı göreve atılmıştık. Aslında benim böyle bir şeyi yapmamam gerekiyordu ama o adamın babamı öldürdüğünü biliyordum, durmak istemedim." Yutkundu, elini Ali'nin bacağına yerleştirip bastırdı. Dolu gözlerim Ali'nin dolu gözleriyle buluştuğunda başımı hafifçe eğip ona buruk bir tebessüm gönderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...