Kalbim onun ellerindeydi o an. Hissettiğim uçukluk onun dudaklarıma dokundurduğu dudaklarıyla daha da büyüdü. Yavaşça benden uzaklaşırken ikimizinde kapanan gözleri yavaşça açıldı. "Yekta," dedim fısıltıyla. "Sen..." Sertçe yutkunup bakışlarımı dudaklarından gözlerine çıkardım tekrardan. "...böyle birden..."
"Sende birden yapmıştın bana, kızamazsın şimdi." Onun gözleri hâlâ dudaklarımdaydı ve her an tekrardan yapışacakmış gibi bakıyordu.
"Kızmam." dedim sessizce. "Kızmam sana." Ellerimi yanaklarına bastırıp yeşil gözlerine uzun uzun baktım. Ben bunu yaptığımda onun da gözleri gözlerimi bulmuştu.
"Bir anda oldu, kendimi durduramadım."
"Ne olduğunu şimdi anladım, o yüzden iyi ki yapmışsın."
"Neymiş peki?" dedi korku dolu bir sesle. Emre'den hoşlanıp hoşlanmadığımı anlamaya çalışıyordu ve ondan hoşlanma ihtimalim onu korkutuyordu.
Buna cevap olarak kollarımı boynuna sarıp yavaşça yanağını öptüm ve ardından ona sıkıca sarıldım. "Yanıkmışım sana."
"Tekrar söyle!" dedi inanamıyor gibi. "Ne dedin sen böyle birden? Ne dedin? Bir daha söyler misin?"
Güldüm keyifle ve yavaşça ondan uzaklaşıp omuz silktim. "Duydun." deyip önüme döndüm. "Bir daha söylemem."
"Öyle olsun." deyip derin bir nefes aldı. "Senden hoşlanmayı bıraktığımı söylerken aslında sen rahatsız olma diye söylememiştim."
"Biliyordum zaten. Bana olan bakışlarından, kıskançlığından anlamıştım."
"Belli mi ettim ya?"
"Öyle oldu biraz."
"Seni evine bırakayım. Benim de tesise dönmem gerekiyor, göreve gideceğim."
Ona döndüm. "Dönersin değil mi?" diye sordum saklayamadığım endişeyle. Her görevi tehlikeli olduğu için korkmadan edemiyordum. Bana geri dönmeme ihtimali vardı ve bu beni ürkütüyordu.
"Sıla, bak ben söz verem-"
"Tamam bir şey söyleme o zaman. Dönmesen de bekleyeceğim senden haber gelene kadar. Umuyorum ki haberi sen gelerek verirsin, Yekta."
Dudaklarında buruk bir tebessüm oluştu. Uzanıp alnımdan uzunca öptü. "Abine selam söyle. Geldiğimde seni istemeye gelirim artık."
"Söylerim bak."
"Bana kalsa tam şu an evlenirim seninle ama sen daha vakit geçirmek istersin. Beni tanımak gibi..."
"Yani, sen askerden dönünce sözleniriz. Sonra sırasıyla ne gerekiyorsa yavaş yavaş yaparız. Bugüne kadar hiç bu kadar hazır hissetmemiştim."
Bu söylediklerimden sonra gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Hadi be?"
"Ciddiyim, Yekta. Gerçekten bak."
Gaza bastı, "Dönemezsem çok üzülme." dediğinde yine yutkundum.
"Böyle konuşma sen yine de."
"Konuşmam o hâlde."
Sonra sustuk.
•
Gidişinin ardından 3 hafta geçmişti. Korku dolu bir bekleyişin içerisindeydim. Canım sıkıldıkça tatlı yapıyor ve onları abime yediriyordum. Göbeği çıktığı için şikayetçiydi ama yemekten de geri durmuyordu.
Derin bir nefes alıp elimdeki kitabı bıraktığım gibi odamdan ve sonrasında da evden çıktım. İçimdeki sıkıntı çığ gibi büyüyordu ve buna engel olmak imkânsızdı.
Yekta gelmeliydi.
Gelmeliydi...
Merdivenlere oturup başımı eğdim. Sessizce yeri izlerken aniden duyduğum adım sesleriyle birlikte kaşlarım usulca çatılmış ve hemen ardından başım kalkmıştı.
Dudaklarım aralandı, kaşlarım eski hâline döndü. "Yekta?" döküldü dudaklarım arasından. Hemen ayağa kalkıp üzerinde askeri üniforma olan adama doğru koştum ve kollarımı hızla boynuna doladım. "Geldin," dedim zoraki çıkan sesimle. Heyecanlı olduğum titreyen sesimden bile belli oluyordu. Kollarını bedenime sarıp saçlarımı uzun uzun kokladı.
"Geldim." dediğinde huzur tüm bedenime yayılmıştı. "Sana her zaman geleceğim."
Biliyorum kısaydı ve hemen böyle belli bir mutluluk yaşayamadan bitti ama zaten böyle düşünmüştüm. Yalnızca olacaklarını, olduklarını bilmek bile yeter diye düşündüm...
Umarım bu kısa 4 bölüm hoşunuza girmiştir <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...