Bugüne kadar aldığım her soluk ilk fırsatta boğazıma ecel gibi yapışmıştı. Titriyordum, hiç olmadığı kadar hem de. Gökyüzü gözyaşlarını usulca akıtırken uyuşan parmaklarımı çamura boyanmış yüzüme dokundurdum. Bir kısmı çamur, bir kısmı kandı.
Dudaklarımın uçları hafifçe aşağıya doğru kıvrıldı. Canım yanıyordu. Korkuyla etrafıma bakındığımda ıssız bir sokakta tek başıma dolandığımı fark ettim. Ellerimi, bir kısmı yüzüme yapışmış olan saçlarımdan geçirip titrek bir nefes çektim ciğerlerime.
Hissediyordum, ölüm yakındı.
"Yardım edin..." dedim çıkabildiğince yüksek bir sesle, göğsümün altında çırpınan kalbim her geçen saniye atmayı bırakıyor gibi duruyordu. "Hiç kimse yok mu?" Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sertçe sildim. Bedenimdeki her bir nokta sızım sızım sızlıyordu.
Orası bir ruhun ölüm yeriydi. Ceset yoktu fakat o gün bir kadın ruhunu kaybetmişti. Acımasız insanların kan kokan ellerinde can vermişti.
Titreyen çenemle yürümeye başladım, adımlarım düzensizdi. Sertçe yutkunup elimle saçlarımı geriye doğru ittirip, düşmüş omuzlarımı kaldırdım. "Sakin olacağım." dedim kendi kendime. "Korkmak yok, kurtulacaksın." İnandırıcı değildim kendime karşı.
Caddeye çıktığımda gecenin bir yarısı tek tük araba geçiyor, onlarda beni görmezden geliyordu. Sığınacak bir yakınım yoktu, ben de bir otobüs durağının önüne gelip beklemeye başladım.
Neyi?
Neyi bekliyordum ki? Bu saatte otobüsün geçmeyeceğinin farkındaydım fakat yine de bir umut bekliyordum. "Bir Allah'ın kulu yok mu koskoca şehirde?" diye soludum, öfkeli ve ürkektim. Yalnızca o insanların beni bulmamalarını umuyor, elimden gelen hiçbir şey olmadığını fark edip daha da öfkeleniyordum.
Yutkundum.
O sırada gözlerimi hafifçe kısmama sebep olan araba farı hızla oraya doğru ilerlememi sağladı. Araba durdu, içinden çıkan kişiyi gördüm.
Kahretsin. Bu o'ydu.
Dişlerimin birbirine çarpış seslerini duyduğumda geriye doğru sendeledim. Gözlerindeki o ifade beni daha fazla korkuttu. Ecelim tam karşımdaydı, bana bakıyor ve beni öldüreceği anı bekliyordu.
Daha fazla beklemedim. Arkama dönüp koşarak uzaklaştığımda onun da arabasına binip benim arkamdan geldiğini anlamam uzun sürmedi. Durmadım, nefesim ciğerlerime yetmeyecek hâle gelmesine rağmen koştum. Elimden geleni yapmalıydım ölmemek adına. Son nefeslerim bile olsa, bunu mücadele vererek bitirmek zorundaydım.
Caddeden uzaklaşıp ıssız sokaklara yeniden döndüğümde araba sesini arkamda duyuyor fakat duymamış gibi yapıyordum. Göğsümün hızla inip kalkmasına bile müsaade vermeden bilmediğim bir yola daha saptım. Yolun sonuna geldiğimi anladım, burası çıkışı olmayan bir sokaktı. Karşımdaki duvara bakarken, üstünün bir yere bağlanmadığını fark edip zorla da olsa tırmanmaya çalıştım. Araba sesi kesildi, adım sesleri yaklaştı.
Son gücümü de buna harcayıp duvara tırmanmayı başardığımda dudaklarım arasından başardığımı belli eden bir mırıltı yuvarlandı. Ayağımı duvarın üstüne yerleştirip, bedenimi havalandırdığımda kendimi diğer tarafa atmam zor olmadı. Diğer tarafa atladığımda gördüğüm manzara kaşlarımı çatmama neden oldu.
Burası ormandı.
"Kahretsin!" diye bağırdı. İrkilip ellerimi dudaklarıma bastırdım ve nefesimi herkse gizledim. "Nereye kayboldu?" Ses duvarın diğer yanından geliyordu. Adım sesleri uzaklaştığında adımlarımı sessiz tutarak ağaçların arasında yürümeye başladım. Ellerimi dudaklarımdan çekip derin, titrek bir nefes çektim içime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...