Şaşkınlığın derin sularında boğulur gibi yüzerken kaşlarımı kaldırarak Emre'ye meydan okur gibi bakan Yekta'ya baktım.
Emre, "Ne?" dedi sadece. Şaşırdığını görebiliyordum.
Ben de en az onun kadar şaşkındım!
"Neden bu kadar şaşırdın? Sıla'nın bir sevgilisinin olma ihtimali çok mu düşük geldi sana?" Başımı Yekta'dan çekemiyordum. Hâlâ ona şaşkınca baktığımı gören adam gülümseyip uzandığında olduğum yerde kaskatı kesildim. O dudaklarını hafifçe alnıma dokundurduğunda yavaşça yutkundum ve o tekrar gözlerime bakana dek yere baktım.
"Geleceğini düşünmemiştim." dedim sessizce.
"Seni yalnız bırakmak istemedim. Ne o? Sen benim gelmemi istemiyor muydun?"
"İstiyordum."
Söylediğim şeyin doğruluğunu o bilmiyordu, onun bildiği tek şey şu an oyununa dâhil olduğumdu.
"Öyleyse ne güzel."
Mırıltıyla, "Evet." dedim. Bakışlarımı ondan çektim fakat o elini yine de belimden çekmemişti. Bedenim hâlâ onun bedenine yaslı duruyordu yan bir şekilde. "Bir şeyler içmek ister misin?"
"Ben de içersem eve dönüş yolunda kim bırakacak seni?"
Emre nedensizce atıldı. "Sen rahat ol, Sıla için birilerini ayarlarız."
Yekta alaylı bakıyordu, ta ki Emre bana bakana kadar. "Kim mesela?" dedi tehlikeyle karışık bir tonda. Tehdit eder gibi konuşuyordu ve oldukça ürkütücü gözüküyordu.
"Ben mesela."
Yekta öne doğru atılacak oldu fakat göğsünden tutup ona engel oldum. "Yekta," dedim kısık bir sesle. "İçeriye girelim mi biraz?"
Ateş saçan yeşil gözleriyle doğrudan Emre'ye bakıyor, Emre de ona alayla bakıyordu. Sertçe yutkundum ve beline tutunup onu çevirdim. Villanın kapısına doğru ilerletirken, "Şerefsize bak lan." dedi dişlerini sıkarak. "Seni götürecekmiş, gelsin de götürsün bakalım!"
"Sakin olur musun biraz? Herkes bize bakıyor."
Ama o beni takmadan bağırdı. "Bakarsa baksınlar lan! Kimin umurunda!"
Dişlerimin arasından, "Aptal aptal hareketler yapma." diye tısladım. Bağırması bize bakmayan kişilerin bile bize dönmesine sebep olmuştu.
"Yapıyorum," dedi inatçı bir çocuk gibi. Artık sabrımın sonlarına yaklaşıyorduk. "Ne yapabilirsin? Beni nasıl susturabil-"
Sözünü, dudaklarımı aniden sertçe dudaklarına bastırmamla kesmiştim. Buz kestiğini hissettim, gözleri şaşkınlıkla irileşmişti. Elimi sırtına koyup gözlerimi kapattım.
Kasları kasılmıştı ve hâlâ hareket edemiyordu. Bir daha konuşmamasını umarak yavaşça ondan uzaklaşıp gözlerimi araladığımda onun da gözlerini yeni yeni araladığını görmüştüm.
"Sen," dedi yutkunarak. "beni öptün."
"Susmuyordun." dedim midem kasılmaya başlarken. Kalbim nedensizce hızlı atmaya başlamıştı. "Susturdum."
"Beni öperek," diye ekleme yaptı.
"Sus diye uyarmıştım."
"Öpeceğini söylememiştin." Neden şu anda bana böyle afallayarak bakıyordu? Yekta'nın çapkın bir adam olduğunu biliyordum ve dudağımı ufakça onun dudağına değdirmem onu bu kadar heyecanlandırmazdı. Muhtemelen onu öpüşüm yalnızca şaşırtmıştı.
Açıkçası beni de.
Ve garip hissetmem daha da şaşırtıyordu.
"Eğer bunu yüzüme vurmaya devam edersen seni bir daha öperim." dedim kararlılıkla.
"Beni biraz önce öptün."
"Sen uslanmazsın!" diye hafifçe sesimi yükselttim ve biraz önce, ooo, diyen sesleri umursamamaya çalışarak arkamı dönerek villanın girişine doğru yürüdüm. Kalbim haddinden fazla hızlıydı ve bu beni tedirgin ediyordu.
Duraksadım ve arkama döndüm. Yekta hâlâ aynı yerdeydi ve öylece ileriye bakarak baş parmağını dudağına sürtüyordu.
Etkilenmiş miydi?
Daha fazla bölüm atmak için bölümleri böyle çok kısa yapacağım ;'))
Zaten özel bölüm tarzında olan bir şey olduğu için çokta uzun tutmayı düşünmüyorum.Bir sonraki bölüm Aren'i, Ömer'i ve bebeği göreceğiz <3
Kendinize iyi bakın, seviliyorsunuz 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...