7.BÖLÜM: "ECEL"

831 45 29
                                    

Bölümü yazarken aşırı yükseldimrldleldmeşfekld
İyi okumalar 🍃

Bedenim soğukta kaldı. Üşüdüm, hem de hiç üşümediğim kadar. Ruhum üşüdü sanırım, bu hiç geçmeyen üşümenin sebebi bu olmalıydı. Başımı duvardan çektiğimde duyduğum kilit sesiyle birlikte ellerimi yere bastırıp ayağa kalktım.

Gelmişti.

Ömer kapıyı açıp içeriye girdiğinde dudaklarım istemsizce aralandı, içim daha bi' buz kesti. İri bedeni yavaşça bana döndü. Teni bembeyaz kesilmiş, dudakları morarmaya yüz tutmuştu. Endişe tüm bedenimi acımasızca kavradı.

Sessiz kalıp yanına ulaştım. Parmaklarım onun solmuş yüzüne dokunmak için yanıp tutuşuyordu fakat durdum, kendimi tuttum. Bana yaklaşıp tam gözlerimin içine baktığında kaşlarım çatıldı. Onun kaşları ise zaten hep çatıktı.

Bedeni bedenime iyice yaklaştığında soluğum yavaşladı, usulca hareketlerini izledim. Başı bir anda omzuma düştüğünde iri bedeni altında ezileceğimi düşünüp ellerimi hızla kollarına sarıp ikimizi de ayakta tutmaya çalıştım. Bayılmış mıydı? Ama bütün vücudunun ağırlığı yoktu üzerimde. Korkuyla, "Ömer?" diye seslendim. "Ömer uyan." Gözlerimi kısa bir anlığına yumdum ve düşündüm. Ne yapabilirdim? Ne yapabilirdim bu hâldeyken?

Uyanmadan mırıldandığında onu dikkatle tutup zorlukla koltuğa kadar yürüttüm. Bedeninin ağırlığını koltuğa verdiğimde büyük bir nefes çıktı dudaklarımdan. Koltuğa yatırıp başının altına yastığı koydum, üzerine odadan ince bir örtü getirip örttüğümde elim yavaşça alnına dokundu. Ateşi vardı. Elini örtünün altından çekip karnının üzerine yerleştirdiğinde gördüğüm manzara içimi parçaladı. Parmak boğumlarının üstü yırtılmış ve kanamıştı. Yüzümü ekşitip ayağa kalktım ve hızlı adımlarla banyoya gittim. Dolaptan sargı bezi ve merhem çıkardım. Alt kata indim hızla, Ömer'in yanına gelip elimdekileri bir yere bıraktım. Daha sonra mutfağa girdim ve küçük bir leğene ılık su doldurup sirke döktüm ve içine temiz bir havlu alıp bıraktım. Başka bir havlu daha aldım ve ıslatıp elimde tuttum. Diğer havlu suyun içinde yayılırken leğeni elime aldım ve tekrardan Ömer'in yanına geldim.

Leğeni yanıma bıraktım, leğenin içinde olmayan havluyu katladım ve Ömer'in elini avcumun içine bırakarak üstüne hafif hafif bastırdım. Ormana girmişti... Ağaçlara vurmaktan mıydı elindeki kanla kaplı yara izleri? Yanağımın içini ısırıp bezle elinin üzerini silmeye devam ettim. "Bana diyor bir de," diye hayıflandım. "Kendisi yaralı asıl." Gözlerim acımaya başladı. Uykum mu gelmişti yoksa ağlamak mı gelmişti içimden? Neden? Neden Ömer'e zarar gelmesi kalbimi yaralamıştı? Kendime öfkelendim, kendime acıdım. Ben daha bu adamı yeni tanımış, yeni görmüşken... Ne saçmaydı!

Merhemin kapağını açıp parmak ucuma sıktım ve parmak ucumu parmak boğumlarına dokundurup hafifçe yaydım. Bakışlarım yüzüne çevrildi. Ne güzel bir yüzü vardı böyle... Uyurken daha bi' masum duruyordu. Üstelik kaşları hâlâ çatıktı. Kirpikleri gözlerine mezar olmuştu, dudakları hafifçe eski hâline dönmeye başlamıştı. Teni hâlâ soluktu fakat biraz önceki gibi değildi en azından. Elmacık kemikleri hâlâ biraz çıkık, yanakları yine çöküktü. Keskin yüz hatları vardı, şayet gözleri açık olsaydı, kısık gözleri üzerine de konuşabilirdim ama onlar kapalıydı. Aniden irkildim, ne yapıyordum ben? Yüzüne hayran hayran bakıp ne yapabilirdim ki? Kendime bir kez daha kızıp tekrardan eline baktım. Merhemi iyice yaydıktan sonra sargı bezini alıp eline sardım, bantla da tutturdum. Diğer elini de örtünün altından çıkartıp baktığımda o elinin kanamadığını görüp ona bir şey yapmaktan vazgeçtim.

Merhemi, sargı bezini ve havluyu bir kenara bırakıp onun yüzünün hizasına dizlerimle ilerledim. Sirkeli suyun içindeki havluyu sıkıp onun alnına yerleştirdiğimde kalbim hızla atmaya başladı. Parmak uçlarım batıştı, onun yanağında yer buldu. O sessiz sessiz nefes alırken, onun nefesini dinledim. Yaşadığını bilmek, soluduğunu duymak bana nedensizce güven verdi.

KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin