2 hafta geçti annemin ve babamın ölümünün üzerinden. Koskoca 2 hafta onlarsız nefes aldım, yaşadım. Yaşadım mı? Hiç konuşmadan, doğru dürüst yemek yemeden, kendimi her şeyden soyutlayarak yaşamış oldum mı cidden?
Düşüncelerimi bölen şey Ali'nin sesi oldu. "Bir insan onu nasıl yer?" diye yüzünü ekşitti önündeki yumurtaya bakarken. "Bir bebek yediniz, iğrenç!"
Ömer ona cevap verdi. "Et yerken öyle demiyorsun ama?"
"O bebek değil ve kokmuyor."
Ömer gözlerini devirip omletinden bir parça daha kesti ve ağzına attı. "Civcivlerin tadı favorim." dedi bile bile Ali'yi kudurtmak adına. Ali aniden irkilir gibi oldu, elini midesine bastırıp yalandan öğürdü. "Hele bir kus, bütün evi nasıl sana temizletiyorum, gör."
"Abi," dedi ciddi ciddi. "Arenciğimin yanında böyle konuşma, bana olan bakış açısı değişecek!" Sahte sitemi üzerine sırıttım ve portakal suyumdan büyük bir yudum alıp önümdeki patates kızartmasından yedim. Ali bana döndü ve merakla sordu. "Sen de yumurta seviyor musun? Yerken hiç görmedim..."
Tabağımdaki omletten bir parça kestim ve ağzıma attım. Ali dudaklarını birbirine bastırıp bana efkârlı bir bakış attı. "Haşlanmış sevmiyorum sadece." dedim kısık bir sesle.
"Artık siz benim gözümde civciv yiyen iki insansınız..." Bunu cidden hüzünlenmiş gibi söylemesi beni açıkça şaşırtmıştı. Gözlerimi Ömer'e çevirip başımı salladığımda o kaşlarını kaldırıp indirdi. Bu sanıyordum ki, şaka yapıyor, demekti. Zaten sonrasında Ali yemeğine devam etti. Biz yemeğe devam ederken Ali, "Daha önce sana biri çok güzelsin demiş miydi?" dedi aniden. Ömer öksürmeye başlarken dudaklarımda peyda bir sırıtış belirdi. Ali, endişeyle Ömer'in sırtına yumruklarını indirirken Ömer bir anda elini tutup sırtından uzaklaştırdı ve Ali'ye ölümcül bir bakış attı.
"Vurmak için zaman mı kolluyorsun lan it!"
"Estağfurullah," dedi garip bir sesle. Sanırım cidden zaman kolluyordu. "Sana ne ol-" Dudaklarını birbirine bastırıp muzip bir gülümseme gönderdi Ömer'e. "Neyse, yemeğinizi yiyin."
Tek kaşımı kaldırıp bakışlarımı onlardan çektim ve yemek yemeğe devam ettim. "Söyledi." dedim yemek arasında. "Yani güzel olduğumu." Ömer'in bana bakmadığını, Ali'nin de gülümsediğini fark ettiğimde ben de istemsizce gülümsedim. "Teşekkür ederim bu arada."
"Ne demek güzeliimm!" Ali'nin bu halleri çok hoşuma gidiyordu. Karanlığın içinde boğulurken, sanki ışığıyla yanıma geliyordu. Ali benim için gerçekten değerliydi, üstelik sadece 2 haftadır tanışıyorduk.
"Yılışma, Ali. Yılışma."
✨
Koluma batırdığım parmaklarımı çekip iç çektim. "Nereye gidiyorsun?" diye sordum, Ömer'e bakarken. Üzerine kabanını geçirmiş, dağınık saçlarının üzerine şapkasını geçirmişti.
"Markete."
Hep evde kalmaktan bunaldığımı fark edince, "Ben de geleyim mi?" diye sordum. Sesim sakin ve yumuşaktı. Bir an tereddüt eder gibi oldu fakat sonra başını sallayıp askılıktan şapka çıkartıp bana uzattı.
"Kimseyle muhatap olma."
"Kiminle muhatap olabilirim markette?"
Tek kaşını kaldırdı. "Ben yine de uyarayım da..."
Ömer'in bana aldığı siyah kabanı aldım ve üzerime geçirdim. Üzerimde bej rengi boğazlı bir kazak, altımda da siyah bir tayt vardı. Botlarımı ayaklarıma geçirip dışarıya çıktım. Her yer hâlâ kardı, durmadan yağıyordu. Yerden bir avuç kar alıp avcumda ezdim ve sert bir hâle getirdim. Daha sonra elimdeki karla Ömer'e döndüm. Beni izlediğini fark etmiştim. Yutkunup avucumu açtım ve elimi sertbest bırakıp karın avucumdan sıyrılıp düşmesine tanık oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL RENGİ İNTİKAM [tamamlandı]
RomanceBir gece ansızın kendini öldürmeye çalışan biri olduğunu fark eden Aren Kandemir, ormanın ortasında bayılmıştı. Kendisini bulup evine getiren eski askerle olan yaşam mücadeleleri hiç düşünülmeyecek bir bağı ortaya çıkardı. Bu aşk değildi. Bu aşkın...