11. Bölüm
Tuna liseden beri geldiğimiz ve üniversite yıllarımız boyunca gelmeye devam ettiğimiz Sessiz Kafenin alt katına çoktan yayılmıştı. Sessiz'in altı öğrenciler için bir çalışma ortamıydı. Bozuk enstrümanlarla bezeli ve oldukça eski, kesinlikle eskitilmemiş sadece eskimiş, koca bir meşe masası vardı. Duvarlarda Türk filmlerinin yıldızlarının portreleri bulunuyordu. Loş, sarı ışık, göz bozacak kadar fluydu. Güzeli, hiçbir öğrenci ders çalışmaya inmezdi. Bir Mesut, o da oturur saatlerce akoru bozuk gitarını tıngırdatırdı.
Tuna meşe masasına olanca dağınıklığıyla dağılmış, elindeki dosyayı okumaya vermişti kendini. Koca dosyamı masaya pat diye bıraktım. Nazlı o geceye gelir ya da gelmez, umurumda değildi. Ona çekiliyordum ve bunu engelleyemiyordum. Beni kırmış mıydı? Kesinlikle. Acısını çıkartacak mıydım? Elbette ama bu planlarımı etkilemeyecekti. Ben rüzgâr nereden eserse oraya savrulmazdım. Ben bir yere savrulurdum ve rüzgâr aksi istikamete ve belki döne döne esmeye devam ederdi. Dosyam pat diye bir gürültüyle masaya çarpınca Tuna yüzündeki gülümsemeyle bana döndü.
"Nihayet," dedi dişlerinin arasından. Bunun gelişimle alakadar olmadığını biliyordum. Nihayet onundum. Kafasındaki deli fikirleri kusturacağı adamı nihayet ayaklarına gelmişti.
"Girişi geçiyorum." dedi heyecanla.
"Geç babacım." dedim bende keyifle.
Yanındaki sandalyeyi benim için çekip oturmamı bekledi. Bu oldukça romantik bir hareketti ama takılmadım. "Senden bir şey istiyorum," dedi daha ben dosyamı açmamışken. Ona baktım. "Şu lise ikideyken çizdiğin bina." Der demez dosyanın en altındaki çizimi çekip çıkardım. Teknik çizimleri yanıma almamıştım. Tuna'nın derdi estetikti. Önce beğenmeli, işin detaylarıyla sonra ilgilenmeliydi.
"Su altı otelleri." dedim. Keyifle başını salladı. "Bu biraz maliyetli olur ama."
Bana öyle bir baktı ki söylediğim şeyin küfür olduğunu sandım. "Her şey hazır." dedi. "Yani mali olarak. İş bunu çizecek mimar ve hayata geçirmeye gönüllü bir mühendis bulmakta."
"İşçi bulmakta da zorlanabilirsin." dedim dudaklarımı birbirine bastırıp gülerken. "Kafama elindeki dosyasıyla vurdu ama keyfimden bir şey eksildiği söylenemezdi.
"Tamam" dedim goy goyu bir kenara bırakarak. "ama su altına bina yapmak gerçekten zorlayıcı olabilir."
"Fikrin ne?" Eski çizimimi alıp arkasını çevirdim.
"Akvaryum." dedim. "Bu otellerde kalmak isteyenler normal tatilciler olmayacak, değil mi?"
"Yani," Tuna elimin kâğıt üzerindeki kayışına bakıyordu, hayranlıkla. "Adrenalin tutkunları." dedi ben çizime dalmışken.
"Adrenalin tutkunları," diye onayladım onu. "Deniz tutkunları..." diye devam ettim. Kâğıdı ona doğru fırlatırken "Minimal ev, daha doğrusu kulübe tarzında evleri baz alacağız. Değilse bir otel odası inşa etmemiz gerekir. Oysa biz minimalist tatilcilere hizmet vereceğiz."
"Fanuslar." dedi çizimimi incelerken.
"Aynen," dedim. "burası giriş." Parmağımla fanusun altını gösterdim. "Yatak, fanusun en üst kısmında."
"Çünkü," diye sordu anlamamış gibi.
"Çünkü yatağın hemen altında yemek masası olacak."
"O zaman bir mutfakta olacak?" Anlamamış gibi bana bakıyordu.
"Elbette," dedim.
"Harun, fazla uçmadın mı?"
"Hezarfen olduğum için beni istediğini sanıyordum." dedim. "Anlıyorum, doğal gaz döşemek zor, Elektrikli ocak tehlikeli ama zaten kitlemiz adrenalin tutkunları. Ayrıca," dedim tüm sorunu kökünden çözmüşüm gibi. "Mühendis olan Barış. Gerisinden bana ne!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDI
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, biraz fazla kuralcı... İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı sürüyor aracını. Olsun, o artık liseli değil! Ün...