41. Bölüm

127 24 0
                                    

Düğün Günü

Düğün odasında üzerimde nedime sabahlığıyla saçlarımın yapılmasını bekliyordum ama Eylül'ün o kadar çok nedimesi vardı ki; sıranın bana ne zaman geleceğini Tanrı bilirdi. Ayakkabı kutumu dolaba koyup otel terliklerini ayağıma geçirirken duvara yaslandım. Eylül'ün bir başak tarlasını andıran sarı saçlarının başının üstünde toplanmasını izleyerek kendime bir kadeh şampanya koydum. Hiç tanımadığım nedimelerden biri soft bir müzik açıp kendine yakın bir başka nedimeyle dans etmeye başlayınca kıkırdadım. Mahşer günü düğünü gibiydi. Nedimeler Eylül'ün etrafında bir ton kıyamet koparırken her şeye yetişmeye çalışan kızın yanına gidip omzunu sıktım. "Sen sadece hazırlanmaya odaklanır mısın?"

Eylül tatlı bir endişeyle gözlerini kapatıp hareketsiz durma görevine devam etti. Bu sırada boşa çıkan bir kuaför elindeki sıcak maşayla yanıma yaklaştı. "Sizi alabilirim."

Derin bir nefes verip gülümsedim. "Sonunda."

Kuaför ona hakaret etmişim gibi dudak bükünce şaşırdım. Sitemim kuaföre değildi ki. Kırıldığı bariz belli olan kuaföre durumu izah etmeye çalışsam da sesim nedimelerin kahkahaları arasında kaybolunca pes ettim.

Saçlarım yuvarlanarak ensemde bir örgü balonuna dönüşürken başımı sabit durmaya çalıştım ama ensemde ve örgülerimde o kadar çok firkete vardı ki en sonunda, imdat diye bağırmaktan korktum. Yine de kuaförün iyi bir iş çıkarttığını kabul etmem gerekiyordu. Salaş örgümden dökülen buklelerim yüzümü ipek gibi yalıyordu. Makyöz işi kuaförden devralınca başımı koltukta yatırıp gözlerimi kapadım.

Onun sesiydi.

"Eylül, Barış nikah şahidine karar verdin mi diye soruyor."

Sertçe yutkundum. Başım geriye yattığı için yüzümü görmediğini biliyordum ve makyöz de üzerime eğildiği için beni fark etmesinin imkanı yoktu ama bir an için görmesini istedim. Dün benim olduğum kadar tarumar olur muydu? Göğsümü döven kalbimi sakinleştirmeye çalıştım ama Eylül konuşunca bunun imkansız olduğunu anladım.

"Evet, Naz olacak."

Burnumdan titrek bir nefes verirken kızların hep bir ağızdan itirazlarını duydum.

Harun'un sessizliğini duydum. Kulaklarım uğulduyordu. Susması iyi miydi? Yoksa bu durumu saçma mı buluyordu? Tabii ya, Eylül'den başka kimse Eylül'le arkadaşlığıma devam ettiğimi bilmiyordu. Dolayısıyla on yıldan fazladır konuşmadığı arkadaşının nikah şahidi olması onu şaşırtmıştı. Suskunluğunu üzerime almamaya çalıştım.

"Kızlar, kimse küsmesin." Eylül yanımdaki sandalyeden doğrulduğunda nefesimi tuttuğumu hissettim. Eylül şimdi kızları sustururken onun tepkisini daha iyi duyabilecektim. "Ama benim müstakbel kocamla tanışmama sebep olan arkadaşım buradayken, size sıra gelemezdi."

"Nazlı burada mı?" Sesi kadife gibiydi ama içindeki meraklı ısrar içimi ısıtmıştı.

"Evet," Eylül otel terliğinin şıpıdık sesiyle odayı arşınladığında makyöze, parmağımla bir işareti yaparak koltukta doğruldum. Eylül çoktan Harun'u arkasına döndürmüş, odadan atıyordu. "Şimdi çık, kızlarla hazırlanıyoruz."

Üzerine oturan ceketini, kalçalarından dökülen pantolonunu gördüm; her ne kadar arkasına bakmak için ısrarlı davransa da Eylül duvar olup beni görmesine engel oluyordu. İçimin kanatlanıp uçmaya çalıştığını hissettim. Önüme döndüğümde gözlerimin parladığını gördüm. Gözlerimi yumarken kendime, hislerime engel olmaya çalıştım. "Kapılma Naz," diye fısıldadım usulca. Kim bilir, belki yoluna devam etmişti. Ömrünce beni bekleyecek değildi ya? Sesindeki meraklı ısrar da... Kim olsa merak ederdi, değil mi?

"Makyajınız henüz bitmedi." Makyöz tepemde dikilmiş bir şekilde bana bakıyordu. Onu da anlıyordum. Daha sırada bir sürü kız vardı ama hemen toparlanmam olanaksızdı.

Aynaya bakıp inceledim kendimi. "Bu kadarı yeterli." dedim sandalyeden kalkarken.

"Daha highliter- Peki, rujunuzu koyulaştırmama izin verin hiç olmazsa."

"Gerçekten yeterli." deyip arkamı döndüm.

"En azından makyaj sabitleyici sıkalım." Makyöz arkamdan bağırırken elbise gamboçumu alıp kanat paravanın arkasına geçtim. Tanrı'm ellerim titriyordu. Kendime soluklanmak için birkaç saniye tanıdıktan sonra elbisemi gamboçtan çıkartıp giyindim. Sırt kolyemi dekoltemden aşağı bırakıp Eylül'ün yanına geçtim. Kuaförlerden biri hala topuzundan sarkan birkaç tutam bukleyle uğraşıyordu. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip duvara yaslandım. Gelinliği, püsküllü apoletlerinin altından kalp yaka inen gümüş işlemeli bir büstiyer ve prenses model kabarık bir eteğin birleşiminden oluşuyordu. Gümüş işlemeli bir gelinlik olmasına rağmen o kadar göz yormuyordu ama gelinliğinin kuyruğu uzun olması yüzünden sürekli düzeltilmesi şarttı. Görevi kabul ederek arkasında toplanan kuyruğu düzelttim.

"Eylül," Nedimelerden biri makyaj koltuğundan kalkıp Eylül'ün yanına geçti. Su dalgası bukleleri omuzundan siyah bir nehir gibi aşağı akıyordu sanki. Eylül aynaya eğilmiş makyajını daha yakından inceliyordu.

"Efendim."

"Sağdıcın sevgilisi, nişanlısı falan var mı?" diye sordu kız heyecanla. "Çünkü yoksa ben zevkle ona eşlik ederim yani."

"Bende, bende!" dedi bir başka kız hemen ardından.

Gerildiğimi hissettim.

"Sevdiği ver kuzen." dedi Eylül hızlıca. Hemen dönüp gözlerini kızın üzerine dikti. "Seni severim Şule ama bakın hepinize diyorum," dedi sesini yükselterek. "Harun cıs!"

Dudaklarımı zorlayan bir kahkahayı bastırıp kafamı salladım. Bu kadar gerginken bile üstelik kendi düğününde beni düşünmesi onun ne kadar vefalı olduğunun ispatıydı sanki. Vefasının karşılığı olarak bir kadeh şampanya uzatıp gevşemesi için omuzlarına masaj yaptım. Aramızda sözsüz bir dil varmış gibi gözlerime baktı. Önemli değil, der gibi dudaklarını büktü. Biraz sonra sabırsızca saati sorduğunda hemen söyledim.

"19.00"

Sıcak basmış gibi elleriyle yüzünü yelpazeliyordu. "Az kaldı." Diye şarkı söyleyerek yerinde zıpladı. "Telefon nerede? Naz, telefonumu bulabilir misin?"

"Elbette," deyip odada telefon aramaya koyuldum ama oda odalıktan çıkmıştı doğrusu. Perşembe pazarı gibi; her yerde kıyafet, çorap ve ayakkabı vardı. En sonunda pes ederek odamdan kendi telefonumu almaya karar verdim. Songül teyzeyi kendi telefonumdan arasam çok daha kolay olacaktı. Koşar adım gelin odasından çıktım ve baş sarsıntısına sebep olacak kadar sert bir şekilde biriyle çarpıştım.

Onunla.

Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin