42. Bölümden
"Düğüne kiminle geldin?" diye sordu bir süre sonra. Bu kez şaşıran bendim.
"Kimseyle." dedim büyülenmiş gibi. Omuzlarının hızla inmesinden rahat bir nefes verdiğini anladım ama konuşmaya devam etmedi. Hatta aksine konuşmamı bekledi ama ne diyeceğimi şaşırmıştım. Uzun süren sessizliğimin ardında başını sallayarak kapıya yönelince anladım. "Peki sen kiminle geldin?
"Kimseyle." dedi hızla. İçimi saran endişenin ufalıp küçücük kaldığını hissettim. Yalnızdı.
"Bu gece sana eşlik edebilir miyim?"
43. Bölüm
Durup kendisine bir an izin verdikten sonra gülümsedi. "Çok sevinirim."
En çok ben sevinirdim. Neşemi dizginlemek adına dişlerimi birbirine bastırdım. Elimle kapıyı işaret ederken "Önden buyur." dedim usulca.
Dik omuzlarıyla önümden geçti; adımları kendinden oldukça emindi. Gözlerimi alamıyordum üzerinden. Tüm özlemim gözlerime saklanmış ve onu görmesiyle üzerine akmıştı sanki; doyamıyordum! Mümkün olsa kollarıma alıp boynuna saklanacaktım. Mümkün olsa dudaklarına kapanacaktım. Mümkün olsa göğsünde uyuyacaktım...
Ama biliyordum. Mümkün değildi. Gözlerinde yanan bir ateş görmüyordum, geçmişte katıldığımız o düğündeki gibi nefesini tutmuyordu yanımda. Evet gergindi; benimle konuşurken zaman zaman titriyordu ama aramızda geçenlerden sonra bu bir yüzleşmeydi ve duygularından bağımsız olarak titrediğini biliyordum.
Eski bir arkadaşı görmek gibiydi onun bu halleri.
Aşağı inen asansörün içinde benden uzak köşeye gittiğinde başka bir anım daha canlandı. Beni delirttiği ve benim dayanamayıp onu öptüğüm o an. Yıldızlara dokunduğuma emin olduğum o çarpıcı an... Şimdiyse uzaktık birbirimize. Bu kalbimi kırıyordu ve tuhaftı ki onun gidişiyle ezilen kalbim gelişiyle can bulmuştu. Beni hem parçalayıp hem nasıl birleştirebiliyordu?
"Nasılsın?"
Kaşlarını çattı. Bunu beklemiyordu. Benim de beklediğim söylenemezdi ama sesini çok özlemiştim. Bu sadece bir bahaneydi.
"İyiyim." dedi yavaşça. "Düğün için geldim."
Olanı açıklaması beni güldürdü. "Geri gideceksin yani." dedim biraz sonra detayları fark ederek. Başını sallarken çekimserdi.
"İstanbul'a tayinim çıktı." dedi gözlerime bakarak. Kahveleri kaynar suda eriyen çikolatalar gibi akışkandı. Ne saçmaydı?! Dünya nüfusunun yarısından fazlası kahve gözlüydü ama Nazlı'nınki kadar büyüleyicisini görmemiştim. Bu haksızlıktı... "Artık buralardayım. Sen?"
"Benim buralarda bir mimarlık ofisim var." dedim fazla detay vermeden. Sıkıcı otel işlerini anlatmanın yeri değildi asansör.
"Demek sonunda askere gittin." dedi imalarla yüklü sesiyle. İşte bu beni heyecanlandırmıştı. O günlere dair bir konu açıyordu ve bunu kendisi yapıyordu. Bıçak sırtı bir konuydu ama konuşması bile kalbimin ritmini bozmuştu.
"Bunun için özür dilemeye hiç fırsatım olmadı." dedim yavaşça. Yutkundu. Gözlerini benden çevirirken ona hak verdim. Bu ona söylediğim son yalanımdı. Yakalamamıştı. En azından benim bildiğim kadarıyla ama şimdi söylediklerine bakılacak olursa bahanemin yalan olduğunu biliyordu ve öyleydi de. "Özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDI
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, biraz fazla kuralcı... İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı sürüyor aracını. Olsun, o artık liseli değil! Ün...