25. Bölüm
Beni satın aldı. Beni bir eşya gibi satın aldı.
"Bana anlatmadığın ne çok şey olmuş." Şu an istediğim en son şeydi Eylül'e dert anlatmaktı. Ayrıca anlatmıştım ya işte. Ha üç gün önce ha sonra. Hem burada verilmesi gereken tepki bana sitem etmek mi olmalıydı? Beni satın almıştı!
Ticaret karşılıklı bir şeydir cancağzım, dedi içimdeki doğrucu tanrıça. O seni satın aldı çünkü sen kendini satılığa çıkardın! Kafamı salladım hızlıca. Sinsi tanrıça kafatasımın içinde yuvarlanırken, hayır, dedim kendi kendime. Ben kendimi satmadım! O beni satın aldı!
"Anlattım ya," diye fısıldadım yorgun bir şekilde.
"Harun'da kalmışsın! Bana bunu o gece söylemeliydin!"
O gecenin gündemi o kadar yoğundu ki; bunun bir haber değeri kalmamıştı esasen. Zaten... Detayları anlatmaya da yüzüm yoktu esasen. "Ne olmuş?" dedim curchilimin pipetiyle oynarken. Önemsiz bir şeymiş gibi omuz silktim usulca. "Bana yatağını verdi; sonra koltukta uyumaya gitti."
'Yalancı,' İçimdeki tanrıça bir şarkı söyler gibi söylenmeye başladı. 'Böyle olmadığını biliyorsun.'
Başımı sallayıp içimdeki tanrıçayı sersemletirken dikkatimi Eylül'e vermeye çalıştım.
"Bu kadar olamaz." Yüzünü eğip bana baktı. "Çocuk senden deli gibi hoşlanyor-"
"Eylül, kahvaltı yaptık, muhabbet ettik. Yattık ve uyuduk." Sesim umduğumdan sert çıkmıştı ama daha benim çözemediğim meseleleri benden duymak istemiyor muydu? Kedi tarafından kovalanan fare gibi hissediyordum kendimi. Hem ayrıca onun benden hoşlandığı falan yoktu.
"O kadar?"
"O kadar!" dedim masadan kalkarak. "Molam bitti. " Hızlıca ayaklandım.
"Ama daha saat daha 16.00 bile değil." Saatime baktım. Haklıydı ama tam da o anda kurtarıcımı gördüm. Barış merdivenlerden baş verdiğinde ben masamızı topluyordum. "Hem daha sana anlatacaklarım vardı!"
"Bana anlat sevgilim." Barış arkamdan geçerek Eylül'ün yanına kaydı. Dudak kenarına bir öpücük kondurmuştu. "Evet, ona anlat sevgilisi." diye taklit ettim onu giderken.
Bunu nasıl akıl edememiştim. Barış geldiyse Harun da mesaiye başlamış demekti. Bir saat sonra gelmesi gerekiyordu ama hayır, erkencecikten damlamıştı işte!
"Erkencisin." Dedi bara otururken.
"Tıpkı senin gibi." dedim sahte bir gülümsemeyle. Bar tezgahına beyaz bir dosya koyup kalem uzattı. "Staj işi için." Gözlerini delici bir sivrilikle bana dikmişti.
"Hemen işe koyulmuşsun bakıyorum," dedim bende sivri bir şekilde. Savaşa mı giriyorduk? Bana uyar. Zırhım her daim sırtımda Harun Bey!
"İş beklemez." Sahte gülümsemesi yanaklarına doğru yayılmıştı.
"Pekâlâ," dedim. Hızlıca formu doldurup imzamı attım. Dosyayı başka bir a4 kağıdıyla kapattı. Aramızdaki çirkin anlaşmayı resmiyete dökmüştü! Bu... Bu çok çirkindi. Bedenimin hürriyetini resmen satın almaya çalışıyordu. "Ne bu?" dedim hiddetlice. "Bana çaktırmadan köle anlaşması mı imzalatıyorsun?"
Sözleşmeyi kendine çevirip hızlıca okudu. "Ben kölelik gibi bir durum talep etmedim ama sen istiyorsan bir maddeyle ekleyebiliriz." dedi ciddi bir şekilde.
"Bu hürriyet haklarına saldırı sayılır."
"İş yapmak böyledir Avukat Hanım." dedi barda olduğum tarafa eğilerek. "Risk almak iş yapmanın doğasında var."
![](https://img.wattpad.com/cover/297121241-288-k939970.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDI
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, biraz fazla kuralcı... İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı sürüyor aracını. Olsun, o artık liseli değil! Ün...