23. Bölüm

166 25 10
                                    


23. Bölüm


-NAZ-


Haftalığımı kiramı biriktirdiğim zarfa koyup çantama attım. Giyinme odasında çantamı toplarken Harun'un gelmesini bekliyordum. Harun'un işteki üçüncü günü olmasına rağmen Sel beni eve bırakma işini çoktan Harun'a devretmişti. Bundan hoşnut değildim ancak bunu isteyen ben değildim. Harun beni eve bırakmak konusunda o kadar ısrarcıydı ki Sel sonunda açık açık artık beni eve bırakmak istemediğini söyleyip aradan çekilmişti.

Evim uzaktı ve beni araçsız bırakan oydu! Bu sebepten... Harun beni eve bırakmak için harekete geçtiğinde rahatsız hissetmemeye çalışıyordum.

"Hazır mısın?"

Ayakkabı bağlarımı tekrar bağlayıp doğruldum. Başımı hafifçe sallayıp onay verdim. Bu esnada Can sert hamlelerle kapıyı açıp suratımıza bakmadan içeri daldı. Bu bize karşı son zamanlarda geliştirdiği bir tavırdı. Umursamamaya çalıştım. Harun benim için kapıyı tutarken Can bize sırtını dönmüş, tişörtünü başından çekiştiriyordu. Telefonumdan saatimi kontrol edip koridora çıktım. "Can'ın mesaisinin bitmesine daha var sanıyordum." Harun'un sorusuna hak verdim. Ben artık gece on birde çıkıyordum. Can'ın mesaisinin bitmesine daha vardı normalde.

"Sel'le konuşurken duydum;" dedim arkama dönüp. "sevgilisi geliyormuş, izin istedi."

Barın kapısından geçip arabanın beklediği sokağı dönerken sessizliğini koruyan Harun'a döndüm. Gözleri kısılıydı; gülüyordu. "Adama üç gün önce, tuvalette, senden uzak durmasını söyledim." dedi tane tane.

Omuz silktim. Benden uzak durduğu müddetçe Can'ın özel hayatı beni ilgilendirmiyordu.

"Bayağı hızlıymış." Ona ölümcül bir bakış attım. Şu üç günde keşfettiğim şeylerden biri Harun'un geveze olduğuydu. İş inada bindiğinde değil tabii. Susmak istediğinde deve inadı tutuveriyordu ama onun dışında konuşmayı seviyordu. Can hakkında bile! "Ne var?!" dedi hızla. "Bu adam daha bir hafta önce senin peşinden koşmuyor muydu?"

"Ne olmuş?" Gözlerimi kısıp arabaya binen adama baktım. "Bana takılı kalmasını mı isterdin?"

Alayla güldü. "Bedensel sağlığı açısından takılı kalmaması iyi oldu." Dedi kontağı çevirirken. Gözlerimi devirdim. Tekleyen kalbimin pompalarını kırmak istiyordum. Bu cümlede heyecanlanacak hiçbir şey yoktu! Adam açıkça benden hoşlanmadığını söylemişti; şapşal kalbimin derdi neydi?

"Harun," Sesimi havada yakalayıp bana döndü. Araç hala yoluna devam ediyordu. Harun iyi bir sürücüydü ama şehir içinde araba sürerken dikkatini yola değil de bana vermesini istemiyordum. "yola bak."

Çatık kaşlarına ek olarak dudaklarını gerdi. "Önce dikkatimi dağıtıp sonra dikkatini topla diyorsun."

Sorusu rahatsız ediciydi ancak ses tonu ne kadar da zarifti?

Boğazımı temizledim. "Senle konuşmak istiyorum ama ölmek değil." diye açıkladım. Bu sefer gözleri yoldaydı; yağmurdan ıslanan yollara vuran sokak lambalarının ışığı gözlerinin mavisine düşüyordu. Parlak gözlerindeki eğlenen ifade gamzelerine de yansımıştı. Dudaklarını aralayıp kısa bir bakış attı bana. Arabanın camlarına vuran yağmur damlaları görüşünü kısıtlıyordu. Sonunda Harun aracı sağ şeride çekip oldukça yavaşça ilerlerken bana döndü. "Hm?"

"Yağmur yağıyor,"

Onay verdi bana. Aracı durdurdu sonunda. "Sabah da yağmıştı."

Bana mı diyordu. Uzun zaman sonra saçlarımı düzleştirmiştim, ki gerçekten kolay olmamıştı ancak düz saçlarımın keyfini süremeden yağmur yağmıştı.

Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin