40. Bölüm

139 23 1
                                    

40. Bölüm


11 Yıl Sonra


"Bu gün çıkışınızı alacağınızı duydum sayın savcım."

Zabıt katibimin cevabımı beklediğini fark ettim. Devretmem gereken dosyaları ayırırken topuzumdan çıkan bir tel saçı kulağımın arkasına ittim.

"Doğru duymuşsun Orhan," dedim düz bir sesle. Bu gün doğu görevimin son günüydü. Ayırdığım dosyaları bir kenara kaldırıp sabah gelirken getirdiğim kutuyu masamın üzerine koydum. Kişisel eşyalarımı ve isimliğimi toplamak bir hayli hızlı olmuştu. Aslında tayinim hakkındaki her şey biraz fazla hızlı olmuştu ama devletime güveniyordum. Bana nerede ihtiyaç varsa oraya gitmek işimin bir parçasıydı. Kutumu doldurmayı bitirip tekrar masanın altına soktum. Masanın bir ucuna koyduğum dosyaları sevk dilekçemle beraber alıp Mehmet savcımın odasına gittim.

"Naz," Savcım kapıdaki halimi görüp eliyle koltuklarından birini gösterdi. "Gel."

Masasının yan çaprazındaki koltuğa oturdum. Mehmet savcım ikimiz içinde son birer bardak çay söylerken dosyaları savcımın önüne koydum.

"Bunlar mı?"

"Evet," dedim. En üste özellikle ayırdığım bir dosyayı işaret ettim "Sabiha Karameşe dosyasına biraz daha eğilmek istiyordum aslında ama." Elimdeki sevk dilekçemi gösterdim. Mehmet savcım dosyayı alıp biraz incelediğinde devam ettim. "İntihar vakası olarak kayda geçti ama kızın dört ay önce tecavüze uğradığını öğrendik."

"Bir intihara zorlama cinayeti olduğunu mu düşünüyorsun?"

"Neredeyse eminim." dedim kararlı bir ses tonuyla. "Kız boş bir arsada bulunup acil müdahaleyle hastaneye kaldırıldığında hastane polisine şikayetçi olmak istediğini söylemiş ama ailenin hastaneye varmasıyla şikayetinden vazgeçmiş."

"Şüpheli." dedi Mehmet savcım dosyayı incelerken. Aslında durum ortadaydı; aile namus faturası çıkartıp cezayı kıza kesmişti.

"İntihar mektubunda her şeyin kendi suçu olduğunu yazmış ama adli tıp kanında yüksek oranda sakinleştirici buldu." Çayımdan içip savcıma baktım. "Evdeki kadınların bu cinayete ortak olduğunu düşünmüyorum ama susuyor olabilirler. Babayı ya da kardeşleri korumak için." Koltukta kıpırdandım . "Yine de cinayeti biri itiraf edecekse bu baba ya da kardeşler olmayacaktır." Dosyayı Mehmet savcımdan alıp annenin iletişim numarası ve adresini işaret ettim. "Baba ve kardeşler dün gece göz altına alındı. Bugün anneyi ve kız kardeşi soruşturma için çağıracaktım."

"Anladım." Mehmet savcım durumu kontrol altına aldığını belli edercesine anneyi ifadeye çağırırken koltukta geriye yaslandım. Bu coğrafyada müthiş bir kadın ziyanlığı vardı ve bu içimi acıtıyordu ama bir noktada bu gerçekliğe adapte olmuştum. Alışmak değil; kabullenmek hiç değil ama değiştiremiyorsam infaz ederdim.

Mehmet savcımla anne ve kız kardeş gelene kadar gidişim hakkında biraz muhabbet ettikten sonra kalktım. Baş savcıma sevk dilekçemi bıraktım ve daireme gittim. Eşyaları taşımak hammallık olacaktı. Bu yüzden eşyaları yerime gelecek olan kiracıya hediye olarak bıraktım. Taşınabilir ne kadar kıymetlim varsa benimle gelecekti zaten. Bavulumu ve eşyalarımın olduğu küçük kolimi taksiye yerleştirip dairemin kapısını son bir kez kilitledim. Van'daki savcılık maceramın sonuna gelmiştim. Sırada İstanbul vardı. Ama önce... Eylül'ün düğününe katılmam gerekiyordu.

Anahtarı ev sahibim için posta kutusuna bıraktıktan sonra Ferit Melen havaalanına doğru yola çıktım. Yaklaşan düğün hakkında endişe etmemeye çalıştım. Yıllar sonra onu göreceğimi biliyordum. İçimde onu affetmiştim ama dışımda nasıl davranacağımı hala kestiremiyordum. Bu sebeple plan yapmamaya çalıştım. Hem zaten, konu Harun olunca ne zaman plana sadık kalıyorduk ki?

Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin