4. Bölüm

331 81 74
                                    

4. Bölüm

Resim bütünüyle şöyle; ben, Harun, Barış, Eylül, Selim, adının Selçuk olduğunu öğrendiğim ve Poyraz ve Harun'un amcası, yine adının Çetin olduğunu öğrendiğim Harun'un babası ve elbette Poyraz ile birlikte, okuldan uzak bir kafede çilekli limona içmeye zorlanırken sahte ilişkim konusunda konuşuyorduk. Aslında kızgındım ve objektif bir taraf tutturduğum zamanda bile kızgınlığım konusunda haklı olduğumu düşünüyordum. Buna rağmen bir şey demeden buraya gelmiştim. Durumun farkında olan Eylül'se epey eğleniyor gibiydi. Harun'a gelince. O kesinlikle gerginlikten ölüyordu. Saçmalamıyor ve aptal, ukala yorumlarda bulunmuyordu ama çift olarak dip dibe oturduğumuz için gerginlikten zıplattığı bacağını çok net hissediyordum. Uzun saçlarımı sol omzuma atıp okuduğum bölüm hakkında övgüler düzen amcayı dinliyordum. Çetin amca ise daha çok beni gözlemliyordu. Bir fen projesi inceler gibi... Sonra bir telefon geldi. Arayanın kim olduğunu bilmiyordum ama Selçuk amca önce kurumsal bir dille konuşmaya başlayıp ardından masadan kalkınca şirket meseleleri olduğunu tahmin ettim. "Nasıl tanıştınız?" soru aniden gelmişti. Harun'un zıplayan bacağı taş kesilince gerildiğini anladım. Babasının sorusuna her anlamda hazırlıksızdı. Aslında böyle bir güne nereden bakılırsa bakılsın hazırlıklı olacağımızı sanmıyordum. "Kampüs!" dedi Harun aniden.

"Oğlum, biraz Naz konuşsa." Çetin amca oğluna nazikçe sus derken babası da gülümseyerek bana bakıyordu. Masadaki diğer herkes de eğlenceli bir pinpon maçı izler gibi üçümüzü izliyordu. Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Harun'un bizi saçma sapan bir duruma sokmasına daha çok kızgındım yoksa bu durumla eğlenen insanların arasına sıkışıp kaldığıma mı emin değildim. Evet, tüm bu manzaranın suçlusu sadece Harun değildi. Aslında neredeyse tüm suç Can'ın sayılırdı ama Harun'un da elimi tutması gerekmezdi doğrusu. Yine de bu küçük bir oyundu ve Harun beni Can'a karşı zor durumda kalmama engel olmuştu. Evet, işin içinde kaba kuvvet de vardı ama Can'ın da çok nazik konuştuğu söylenemezdi. Bu sebeple bende Harun'u kurtarmaya karar verdim. "Biz kampüste çarpıştık." dedim dudaklarımı ıslatıp. "Elinde kahve vardı ve beni yaktı."

"Aşkımla," diye arayı girince şaşkınlıkla Harun'a döndüm. "Onu aşkımla yaktım."

Mırıltıyla, "Abartma istersen." dedim. Masada Çetin Amca dahil herkes kıkırdamaya başlayınca sesimin umduğum kadar alçak olmadığını anladım. "Aslında o gün ona bayağı kızdım. Üstümü mahvetmişti ve dersim vardı. Üstelik oğlunuzun nazik olduğunu söyleyemem." dedim sonra koyuvererek ama hemen alttan Harun ayağıma tekme atınca birkaç ekleme yaptım. "Ama doğrusu af dilemeyi biliyor..."

"Öyle mi?" dedi Eylül sazan gibi atlayarak. Masada olanları az çok bildiğini tahmin ettiğim Barış yalanıma böylesine sazan gibi atlayan Eylül'e karşı koca bir kahkaha patlattı.

"Hayret doğrusu," Çetin amca da Eylül gibi şaşkın görünüyordu. "Harun'un özür dilemesi için gerçekten hata yaptığına inanması gerek. Ona af diletmeyi başarmana şaşırdım. Peki, ne yaptı?"

"Lütfen yemek gibi klişelikler yaptığını söyleme bana." Poyraz ilk defa lafa dahil oluyordu ama çok eğleniyor gibi duruyordu.

"Klişeler prensi Poyraz dururken bana ne hacet." Harun alenen gülerek kuzenine baktı. "Hala kitabında gül kurutuyor musun?" Poyraz elindeki neredeyse bitmiş su şişesini bize doğru sallayınca içindeki azıcık suyla ıslatılmış olduk. Refleks olarak kapadığım gözlerimi henüz açmamıştım ki bir elin şakağımdan süzülen damlacıkları sildiğini hissettim.

"Naz'ı yemeğe götürmedim ama evet kuzen," dedi bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Ne dediğini görmek için gözlerimi araladığımda suratı tam karşımda duruyordu. Dudaklarıma baktığını gördüm. Bu durum tuhaf bir şekilde beni afallatmıştı. "Ona yemek yaptım." dedi hemen sonra kuzenine dönerek. İşaret parmağımı alt dudağımda dolaştırıp gülümsedim. Eylül bu kez de "Gerçekten mi?" diye sorunca, acaba hukuku nasıl kazandı diye kendime soramadan edemedim.

Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin