3. Bölüm

360 84 74
                                    

3. Bölüm

Harun gittikten sonra dört kez kusunca Sel midemi bozduğumu düşünüp beni motoruyla eve bıraktı. Ona minnetle teşekkür ettim. Ne yürüyecek ne de çalışacak takatim kalmıştı. Takat tüm bedenimi terk etmişti adeta. Eve gelir gelmez yaptığım ilk şey duşa girip tüm bedenimi sertçe ovalamak oldu. Sanki üzerime dökülen bir kova dolusu katrandan kurtulmaya çalışıyordum. Kendimi çitileyip durdum iki saat boyunca. Her yerim pembeleşmişti ama korkum tekrar nüksettikçe kurtulduğumu sandığım katrana batıyormuş gibi hissettim. Bir süre sonra bu titremeyle karışık bir ağlama krizine dönüştü. Yaklaşık iki saatlik bir duşun ardından kalkıp yatağıma geçtim. Vücudumdan portakal kokusu fışkırıyordu ve bu aklıma Harun'un fısıldayan nefesini getiriyordu. Böcekler etrafımı sarmış gibi yatakta kendimle cebelleşip durdum. Uykuya dalmam gecenin üçünü bulmuştu ama saat altıya doğru yatakta çığlık çığlığa uyanıp ağlamaya başladım.

Unutmuştum işte! Unutmuştum! Aptalın biri gelip hatırlayıncaya değin unutmuştum.

Korkunç bir öğürtüyle lavaboya koştum. Geçmiş net değildi ama hissettiklerim hala canlı sayılırdı. Zapt edilmiştim. Ellerim... Ayaklarım... Bedenim, varlığım abluka altındaydı ve iradem hiç edilmişti. Üzerimde uzanan korkunç bir adam, nahoş nefesi ve zevk hırıltıları... Benim hıçkırıklarım ve çığlıklarım. Klozete eğilen başımı kaldırıp ağzımı sildim. Vücudum kusmuş olmaktan ötürü titriyordu ve başım dönüyordu. Ekmek arası bir şeyler hazırlarken geçmişi ve dünü hatırlamamaya çalıştım. Zordu. Sanki biri sizi zorla sinemaya götürmüştü ve siz filmi beğenmemenize rağmen film akmaya devam ediyormuş gibiydi. Kafanızı çevirseniz ve başka şeylerle meşgul olsanız dahi filmin akmasına mâni olamıyormuşsunuz gibiydi.

Temel bakımlarımı yapıp giyindim. Hava ruh halimi yansıtacak şekilde griydi. Bende ona uygun bir şekilde sütlü kahve trikomu giyip okul yolunu tuttum. Uyandığımdan beri ertelediğim mesajlara bakarken hiçbirinin Can'dan gelmediğini görerek şaşırdım. Sekiz mesajın hepsinin Harun'dan gelmesine ise afallayarak bakakaldım.

'Merhaba, ıhm.... Ben giderken iyi görünmüyordun da? İyi misin?

-Harun'

'Naz?

-Harun'

'Sanırım fark etmeden kötü bir şey yaptım?

-Harun'

'Şimdi sana, benden bir daha asla duyamayacağın bir şey söyleyeceğim. Hazır mısın?

Özür dilerim, her ne yaptıysam...'

-Harun'

'Affettin mi?

-Harun'

'Affedecek misin?

-Harun'

'Bu arada telefonumu yine veda etmeden kapattın; bu sebeple seni affetmiyorum.

-Harun'

Tam sekizinci mesajı kapıyordum ki dokuzuncu bir mesaj daha geldi.

'Seni görmem lazım. Ölüm kalım meselesi.

-Harun'

Saate baktım. 7.30'du. Harun'un uyanır uyanmaz bana mesaj atması normal miydi? Üstelik mesajın içeriği ilginçti. İlk defa onu bir gerekçem yokken aradım.

Uykulu ama heyecanlı bir sesle açtı telefonu. "Naz?"

"Efendim?" dedim.

"İyi misin?" diye soru hızla.

Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin