30. Bölüm
-NAZ-
Asansörden inerken özellikle en uzak köşeyi seçtim. Gece bitmişti nihayetinde. Amacıma da ulaşmıştım. Şimdi sırada onun hep yaptığı gibi geri adım atmak vardı. Keyifle parmaklarımı inceleyip dudaklarımı büzüyordum. Eylül'le konuştuğumuz gibi; onu çileden çıkartmıştım ve şimdi sırada o yokmuş gibi davranmak vardı.
Ve bu bana ettiği onca duygusal işkencenin ardından oldukça keyifliydi doğrusu.
"Ne oldu?" Tam da beklediğim gibi, ilk konuşan o olmuştu. "Oyun bitti mi?"
"Seyirci yoksa oyun da yok." Dedim burnumu havaya dikerek.
"Demek her şey seyirciler içindi?" dedi hayretler içerisinde.
"Sen öyle demedin mi?" Sesim alabildiğine sivriydi. "Herkes sevgili olduğumuzu sanmalı," Diye bardaki sözlerini taklit ettim. Alınmış gibi baktı bana. Umursamadan devam ettim. "Ben sadece hevesli bir sevgiliyi oynadım."
"Oynadın!" Sesi dehşet içindeydi ve bu beni o kadar tatmin ediyordu ki; bana ettiği işkencelerin toplu faturasını ödüyordu sanki.
"Evet, hem niye şaşırıyorsun ki? Bunlar senin bana hep yaptığın şeyler." Dedim gaddarca. Tüm gece karşılıklı olarak el yükseltmiştik madem, şimdi kartları açmanın tam sırasıydı.
Yapacağını ön göremediğim bir şekilde arkama geçince şaşırdım. Tam dönecektim ki "Hmm," dedi tehditkar bir tonda. "Demek tüm bunlar intikam içindi."
Usulca ona doğru döndüm. Sakin ol kızım Naz, diye telkin ettim kendimi. Dudaklarımın arasından kontrollü nefesler almaya çalışıyordum ama zordu. Göğsüm hızlı hızlı inip kalkıyordu. Şimdi gerçekten de bedenimi kontrol etmem gerekiyordu ama vücudum bana karşı resmen bir ihanet içerisindeydi.
"Beni biraz fazla hafife alıyor olabilir misin?" Dedi alıngan bir ifadeyle.
Geri adım atmak yoktu. Dudaklarımı gerip parmak uçlarımda yükseldim. İşaret parmağımla omzunu dürtüyordum. "Nasıl hissettiriyormuş?" dedim hemen sonra öfkeyle. Yakınlığı düşüncelerimi bulandırıyordu. Onu dilimle dövmeye çok hazırdım ama yüzü bana bu kadar yakınken... Aklımı toparlayamıyordum. Bu da beni öfkelendiriyordu! Beni bu kadar etkileyen adamın karşısında bu denli aciz olmak... Konuşmaya cüret edemedim ama gözlerimin merhameti yoktu. Yakıcı bir öfke gözlerimden üzerine akıyordu. Bir an, kendimi kaybettiğim o saçma an dudaklarına kaydı gözlerim. Kendimi bırakamazdım. Hemen toparlandım ama bu kez o izin vermedi öfkemin çağlamasına.
"Zormuş." Diye mırıldandı dudaklarına doğru. "İnsan kendine hakim olamıyor."
Kalbimin ters takla attığını hissettim. Belimden tutup kendine çekti beni. Alnını benimkine yaslarken yüzünde tüm bunlara dayanamadığının ifadesini okudum. Kazanmıştım. El benimdi.
Ben de onundum...
Bu idrak ayaklarımı yerden kesti. Yakınlığı sadece başımı döndürmüyor ayrıca korkutuyordu da. İçimdeki tanrıça, kalbimdeki serçe ve karnımdaki kedi yavrusu bir olmuş karbasanımı dizginlemeye çalışıyordu. Bir destek de ben verdim kendime. Ne demişti Eylül, Çocuk sana deli oluyor...
Bu çocuk sana kıyamaz, dedim kendime. Ellerim tişörtünü yakalayıp yumruk olmuşken içimi yırtarak çıkmaya çalışan karabasınımı susturdum ama bedenim konuşmuştu. Yumruklarımla uzaklaştırmıştım Harun'u kendimden. Yarı açık gözlerimle Harun'un dudaklarına bakıyordum.
Bu o gece değil... diye fısıldadım zihnime. Gözlerimi kapatıp en kuytu karanlığıma gömdüm karabasanı. Yakasındaki yumruklarımı sıktım belli belirsiz. Aralık ağzımdan kevser şarabı içer gibi kapandı dudaklarıma. Parmakları çıplak belimde kayıyordu; nasıl oldu bilmiyorum ama beni okudu. Belimden kavrayıp bedenine yaklaştırırken aynı anda beni kendiyle birlikte döndürüp asansörün aynasına yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDI
Chick-LitNaz sadece biraz kötümser, realist, biraz fazla kuralcı... İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı sürüyor aracını. Olsun, o artık liseli değil! Ün...