27. Bölüm

152 25 6
                                    

Yazar Notu: en güzel bölümlerden birine hoş geldiniz. 😅 Bu bölüm sessiz okuyucularımdan da birkaç yorum bekliyorum açıkçası. Çünkü bu bölüm yorumlanmaya değer 😘 Bölümün keyfini çıkarın 😍
-
-
-
Keyifli okumalar
-
-

27. Bölüm

- O GECE -

NAZ

Harun'un duştan çıkmasını beklerken bir an için gitmeyi düşündüm. Yağmur o denli şiddetli yağmasa gerçekten gidebilirdim bile ama içimden bir ses, çok cılız bir ses, korkunç bir ısrarla kalmamı söylüyordu. Titrek parmaklarımla oynarken duştan çıkmasını bekliyordum. Etrafı biraz olsun toplamış, kendime bir kahve yapmıştım. Evin holünde onun yukarı çıkmasını beklerken, hapishane mahkumları gibi bir sağa bir sola volta atıyordum. Onu beklemeye o kadar konsantre olmuştum ki çakan şimşeği görmemle duraksamam bir oldu. Saniyeler içinde gök de gürleyince olduğum yere çöktüm. Şimşekten, gök gürültüsünden... Tarif edemeyeceğim kadar çok korkardım. Bir süre yağmuru dinledim ve çakan şimşeklerden korkmaya devam ettim. O kadar gergindim ki...

Olursun tabii, dedi içimdeki doğrucu tanrıça. Düşünmeden hareket edip duruyorsun, yaptığına bak! Âşık olduğun adama kendini sattın!

Başımı salladım. Doğrucu tanrıçam sadece doğrucu değil aynı zamanda gaddardı da! Hem... Hem ayrıca ben ona onun kurallarını kabul ettiğimi söylemiştim. Kabul etmeyebilirdi.

Ama etti, dedi tanrıça. Etmeyip ne yapacaktı? Her şey için onu suçlayıp duruyorsun. Başkası olsa seni şöyle bir sarsardı.

"Sus sen!" dedim kendi kendime. Kendimle konuşmaktan nefret ediyordum. Saate baktım. Bu kadar uzun süre banyoda kalmış olamazdı. Neredeyse bir saattir duştaydı. Düşünmemeye çalışarak evde bir sağa bir sola yürürken çakan başka bir şimşekle olduğum yerde donakaldım. Yağmur şiddetini arttırmış gibi görünüyordu. Olduğum yere çöktüm; başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi yumdum. Ben o halde donakalmışken bir şimşek daha çaktı. Kalbimin düzensiz atışları başımı döndürüyordu resmen. Biraz daha o pozisyonda bekledim ama cama vuran yağmur seslerinden başka bir şey duymayınca çöktüğüm yerden kalktım. Bacaklarım ağır yüklerin altında kalmış bir çift kürdan gibi titrekti. Tüm dikkatimi yağmur damlalarının sesine verdiğimden aniden açılan kapı sesi beni irkilmişti. Ama beni gören Harun benden daha çok irkilmiş gibi görünüyordu.

Islak tenine yapışan beyaz bir tişört ve günlük bir eşofman altı giymişti. Tıraş losyonunun kokusu bana kadar geliyordu. Demek traş olmuştu. Saçlarını kuruturken hayret dolu bir tınıyla mırıldandı. "Gitmemişsin."

"Gidecektim aslında." dedim titrek bir sesle. Tam o anda gök yüzünde parlayan ışık huzmesini fark ettim. Göğü yırtan bir ses eve dolarken usulca duvara yaslanıp destek aldım.

Olduğum tarafa bakmıyordu. Yanımdan geçip mutfak barına gitti. Kendine kahve dolduruyordu. "Neden gitmedin?"

İç geçirip duvara tutundum. "Gideyim mi istiyorsun?" Nefes nefeseydim.

Harun kısa bir an duraksadı. Derin bir nefes verirken "Gidersin sanıyordum." dedi. Ve nihayet bana baktı. Kaşları çatılmıştı. "İyi misin?"

Ağzım kupkuruydu. Yerimden milim kıpırdayamıyordum. Başımı olumsuz anlamda sallayıp midemi tutarken "Hayır." diye fısıldadım.

Yanıma gelip elini alnıma yapıştırdı. Yüzünde beni pataklamak ister gibi ifade vardı. "İlaçları almıyorsun yine, değil mi?"

Bir şimşek daha çakınca yere çöktüm aniden. Az önceki gibi bir top gibi büzüşmüştüm. Nice zaman sonra Harun dizlerimin dibine çöküp başımın üzerindeki ellerimi kavradı. Ellerimi kucağına çekerken "Gök gürültüsünden mi korkuyorsun?" diye sordu yumuşak bir tavırla. Yüzüne bakmaya utanıyordum. Koca kızdım güya. Korkuyordum ama! Kimileri karanlığı aşamazdı, kimileri kapalı alanlarda kalmayı. Ben ise gök gürültüsünü, çakan şimşeği aşamıyordum. Islak kirpiklerimi dizlerime silip burnumu çekerken

Bir Şansımız Olsaydı - TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin