Göz kapaklarım o kadar ağırlardı ki bir türlü gözlerimi açamıyordum.
Babamın "Lütfen uyan kızım." deyip anlımdan öptüğünü hissediyordum. Gözlerimi açıp uyanığım ben baba diyemiyordum. Elimde hissettiğim ıslaklıkla babamın burun çekmesi bir oldu.
"Bizi bırakma kızım." diye mırıldandı annem.
'Bırakmıyorum, anne buradayım.' dedim ama ne annem ne de babam beni duymuyordu.
Babam, "Affet beni kızım. Ben böyle olmasını istemedim." deyip kesik kesik nefes aldı, 'Hiçbir şey senin yüzünden olmadı baba.' dedim ama babam beni yine duymadı.
...
Göz kapaklarımı kaç kez açmayı denedim bilmiyordum ama bir türlü açamıyordum. Bedenim bitkindi ama gözlerimi açmam gerekiyordu.
Zorlukla gözlerimi araladığımda yoğun ışıktan dolayı hiçbir yere bakamıyordum. Geçen dakikaların ardından gözlerim ışığa alıştığı için az çok etrafı görmeye başlamıştım.
Hastanedeydim...
Demir Feyyaz bizim hepimizi kurşuna dizmişti de ben mi hatırlamıyordum? Ben buradaysam diğerleri neredeydi?
Ani bir şekilde yataktan doğruldum ve sırtıma saplanan ağrı yüzünden yüzümü buruşturup öylece kala kaldım. Anlaşılan yavaş hareket etmem lazımdı.
Belirli bir süre sabit pozisyonda bekledikten sonra yavaşça ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım ve ayağa kalktım. Üzerimde dizlerime kadar uzanan mavi hastane kıyafeti vardı. Odanın üç duvarı normaldi ama bir duvarı boydan boya camla kaplıydı. Yavaş adımlarla cam duvarın bir köşesine yaklaştım
Burası... Burası çok yüksekti. Bu şehir, bu binalar, bu trafik bana hiç tanıdık gelmiyordu neredeydim ben?
Yavaş adımlarla ilerleyip, kapıyı aralayıp koridora baktım. Koridor bomboştu, çıplak ayaklarımla koridora adım atar atmaz bedenim fayansların soğukluğuyla irkildi.
Boş koridorda duvara tutunarak yavaş adımlarla ilerlerken koridorda adım yankılandı.
"Umay!"
Sesin geldiği yöne baktığımda babam öylece duruyordu yere de bir şey dökülmüştü. Sanırım kahve, çay benzeri bir şeydi...
"Baba." dediğimde koşar adımlarla bana geldi. Bana sarılıp saçlarımdan öptü.
"Kızım iyi misin?" diyerek geri çekildi.
"Ben iyiyim. Diğerleri nerede baba?" deyip kafamın içindeki karmaşadan kurtulmak istercesine babama baktım.
Babam, "Diğerleri kim yavrum?"
"Uğur nerede?"
"Uğur kim kızım?" deyip anlamsızca yüzüme baktı.
"Uğur'u nasıl bilmezsin baba, ikizim, oğlun Uğur."
"Yavrum senin ikizin yok ki."
"Baba nasıl yok, var. Esmer, benden uzun..."
"Kızım sen tek çocuksun. Keşke ikizim olsaydı diyordun sadece ama senin ikizin yok. Sanırım biraz kafan karıştı, gel odana gidelim."
"Ada'yı, Elif'i, Çağlar'ı tanıyorsun değil mi?" deyip korkar bir ifadeyle babama baktım.
"Gel odana gidelim kızım." deyip belimden tuttu ve yavaşça yürümeye başladık.
Odama geçtiğimizde babam beni yatağıma oturtturdu ve kendisi de yatağın ayak ucuna oturdu ve "Şimdi sor bakalım ne sormak istiyorsan." dedi.
"Uğur, Ada, Çağlar, Elif, Alper, Sena, Bedirhan bunlar nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İddia || Texting
Teen Fiction- TAMAMLANDI - Küçük bir cesaret kırıntısıyla atılan mesajla başlayan maceraydı onların hikayesi. Mesajdan sonra bedenini belli olma korkusu sarsa da aşkı daha ağır basıyordu. Gerçi ona kalsa belli etmeden, uzaktan severek yaşamalıydı aşkını. Ama bu...