Gözlerim uymamak için direnirken kollarım arasındaki başım sınıf tahtasına dönüktü. Şen hoca her zamanki gibi anlamadığım tonlarca elementten bahsediyordu. Bu gün uyumayı bile isteye yasaklamıştı çünkü bu gün öğreteceği her şeyin diğerlerinden daha önemli olduğunu söylemişti. Hocam kolpa sıkmayın, sanki bilmiyoruz edebiyatçı Kaan hocanın dersinde kimsenin uyumadığını öğrendiğinizi. Adam sizin gibi mıymıy değil, çat çat anlatıyor. Maşallah, erik gibi de adam. Allah sahibine bağışlasın.
En sonunda dersin bittiğini ve kalan on dakikada boş olduğumuzu söyleyerek kendini sandalyeye attı. Bununla beraber bende bir anda ayılmıştım. Acaba kimyaya alerjim mi var? Bu anlık değişimin başka açıklaması olamaz çünkü. Anlımı koluma yasladım ve alttan telefonumu çıkarttım. Akay'dan gelen birkaç mesajı görmek beni şaşırtmışı.
Gitarist; Emir'in dün ki tavırları seni korkuttu mu?
Alkım; Hayır.
Alkım; Seni korkuttu mu yoksa?
Gitarist; Yıllardır arkadaşız. Böyle tavırları olduğunu göze alarak yazıyorum zaten sana.
Gitarist; Sadece. Bakışların öyle gibiydi. Özellikle de eski sevgili konusunda.
Alkım; Eski sevgilimle hoş şeyler yaşamadığımız için. Öğrenmesi kimsenin yararına değil.
Alkım; En yakın arkadaşımla aldatıp neredeyse bir buçuk senemi çöp etti.
Gitarist; Siktir be.
Alkım; Arkadaşlarımın neden arkadaşım kalması gerektiğini daha net anladım.
Alkım; Emir'e gelecek olursak
Alkım; Eğer o kadar umurunda olsaydım o zamanki ruhsuz hallerimi de umursayıp bana ne olduğunu merak ederdi.
Alkım; Laftayken abilik oldukça kolay.
Gitarist; Seni gerçekten seviyor. Eğer o zaman görmediyse bunun bir sebebi vardır. Belki de Zeynep ile kavga ettiği, aralarının kötü olduğu bir döneme denk gelmiştir.
Gitarist; Öyle olduğu zaman kendini bile unutuyor. Bilmiyorum, biliyorsundur illa.
Alkım; Bilmiyorum.
Alkım; Ve açıkçası umurumda değil.
Alkım; Dediğim gibi. Ben korkmuyorum. Seninle de konuşmaya devam edeceğim. Sen istemezsen, orası ayrı.
Alkım; Eğer öğrenirse tepkisinin ufak olmayacağını biliyorsun. Bunu göze alarak konuşalım.
Başımı kaldırdım. Konuşmaya dalmıştım. Hoca sınıftan çıkmıştı ve zilin çalmasına beş dakika gibi bir süre kalmıştı. Telefonumu çantama atıp başımı arkamda oturan Miraç ve Kağan ikilisine çevirdim. Miraç'ın başında bir pubg kaskı ve elinde Harley Queen sopası görmek beklediğim bir şey değildi. Kaskın önündeki siyah plastiği kaldırdığında gözlerinde mavi bir kar gözlüğü olduğunu görmüştüm. Kombinasyon oldukça komikti. "Defterlerini getirmeme sebebin ve, çıkışta yapacağın 'büyük' sürpriz bu muydu?" dedim alaycı bir ses ile. Başını yukarı aşağı salladıktan sonra sırttı. "Eğer bunlarla eve dönersen dönem sonuna kadar sayısal ödevlerini yaparım."
*
Kafamdaki kaskın önündeki plastiğini kaldırdığımda Miraç hızlıca gözüme kar gözlüğünü takmıştı. Herkes bize aptalmışız gibi bakarken ufaktan ufağa utanmıyor değildim. Elimdeki sopayı döndürürken dudakları arasına cebinden çıkardığı dalı koydu ve yaktı. Ona onaylamaz bir bakış attım. "Babanlar bir daha sigara ile yakalandığını duyarsa seni okulda tutmazlar." dedim sinirli bir ses ile. Gülümsedi. Bir dalı da bana uzattığında bir şey demeden çakmağı da alıp yaktım. "Sanayicilikte de iş var. Ben bir şekilde ordan da zengin olurum merak etme sen." dedi ve göz kırptı.
Sopayı ona doğru savurunca koşuştururcasına kaçtı. Bir yandan da kahkaha atmıştı. Sonrasında yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. "Herkes bize bakıyor amına koyayım." Bu sefer sopayı savurmakla kalmayıp kalçasına sertçe vurdum. Kuru göt. "Acaba niye?" Yine kahkaha attığında, bu sefer bende gülmüştüm. Çantam onun sırtındaydı. Bu saçma şeyleri takmam karşılığında kölem olmayı kabul etmişti. Köle.
Yanımıza yanaşan araba ile kaşlarımız hafifçe çatılmıştı. Hocalardan birisi bizi uyarmak için yanaştıysa büyük sıkıntıydı. Tabii bizimle beraber buradaki sigara içen herkesi uyarmalılardı. Üzerimde okul kıyafeti olmadığından dolayı herhangi bir şey de söyleyemezdi aslında. Okulun yanında bile değildik. Yine de. Hafiften tırsmamış değildim. "Bismillahirrahmanirrahim." Yanımdaki Miraç hatim indirmeye başladığında sopayı omzuna vurdum. Bana ters bakışlar atmıştı. Cam açıldığında karşılaştığım bir çift gözün Emir olması, anlık korkuyla avuç içime doğru çevirdiğim sigaranın avcuma çarpıp yere düşmesine sebep olmuştu.
"Hay ananı sikeyim ya." diye mırıldandım sopayı kenara bırakırken. Avcumu yakan sigara tam sopanın yanına düşmüştü. İki adım geriledim ve acıyla elimi tutmaya başladım. "Ne yaptın geri zekalı?" dedi Miraç endişeli bir ses ile. Dikkatlice elimi tutup kendine doğru çekerken ben hala acı ile inliyordum. Hem Emir nereden çıkmıştı ki? Okul çıkışımda ne işi vardı ayrıca? Çalıştığı şirket buranın yakınında bile değildi! "Ne yaptın?" dedi Emir merakla. Miraç'a ters bakışlar atarken, o canımın yanmaması için yanan kısma üflüyordu. "Sigarayı elime bastırdım yanlışlıkla." diye mırıldandım.
"Kızım on metre öteden gözüküyor zaten elindeki sigara. Neyini saklıyorsun daha!" Sinirle ona bakarken yavaşça dizine vurdum. "Hoca zannettiğim için olabilir mi?" diye homurdandım. Bir nefes verdi. Sigara içtiğimi bilmiyordu. Yine de özel olarak yaptığım bir şey değildi. Anlık şaşırmaydı sadece. Görüş açıma giren Akay, Miraç'a bir krem uzatmıştı. Onun alakasını algılayamadan konuştu. "Senin gözünde niye kar gözlüğü var?" dedi Akay. Miraç'a baktım. Sonrasında tekrar Akay'a. Kar gözlüğünü çıkardıktan sonra önümde düşen saçı üfleyerek geri ittirdim. Miraç kahkaha atarken diğer yandan elime kremi değdirmişti. Acı ile elimi çektim. "Maksat eğlence olsun." diye mırıldandım. Kar gözlüğünü Miraç'ın sarı saçları arasına takarken o hala arsızca gülüyordu. Sağ ol tatlı ay çiçeği, sayende ikinci kez Akay'a rezil oldum. Üçüncü de kafatasın yerinde olacak mı bakalım?
"Siz niye burdasınız ki?" diye mırıldandım merakla. Acı biraz daha azaldığında Miraç'a elimi uzattım ve kremi sürmesine izin verdim. "Akay burada ev tutacak. Ona bakıyorduk. Yorulduk. Aşağıdaki kafeye gidecektik sizi görünce gelelim dedik."
"Kafamda kask varken beni nasıl tanıdın?"
"Miraç dört dakika önce seni çektiği fotoğrafını hikayesine atmış." Başımı çevirip kahpe evladına baktım. Hikayesine atmayacağına dair söz vermişti. Elimi çektim ve acısını önemsemeden yerden aldığım sopayı ona doğru savurdum. Koşturarak kaçmaya başlamıştı. "Söz vermiştin piç herif!" diye arkasından bağırdım. Avuç içini dudaklarına bastırıp bana bir öpücük gönderdiğinde sopasını ona doğru fırlattım.
"Sabır selamet." diye homurdandı Emir. "Hadi binin. Beraber otururuz sonra eve bırakırız sizi." Sonrasında Miraç'ı işaret etti. "Arkadaşın böyle hareketler yapacaksa hiç gelmesin ama." Sanki tanımıyormuş gibi 'arkadaşın' demesine göz devirdim. "Sanki tanımıyorsun çocuğu."
"Kızım tanıyor olmam öpebileceği anlamına mı geliyor?" dedi sert bir tonda. Emir yaşadıklarımı bilsen yaşadığım insanları değil beni öldürürsün ama, şuanda bilmesen de olur. Miraç yanıma geldiğinde kolunu Emir'e inat omzuma attı. "Ayıp oluyor Emir abi. Görende ne sanacak." diye homurdandı. Emir yumruğunu alayla ona doğru savurduğunda Miraç hızlıca eğilerek ondan kaçındı.
Akay'ı gördüğümde bakışlarının sert olduğunu fark ettim. Miraç'a odaklanmış gibi gözleri onun üzerindeydi. Eğer Emir onun bu bakışlarını görse bir boklar sezeceğinden adımın Alkım olduğu kadar emindim. Miraç ile Emir hala dalaşırken Akay'ın yanımda olmasını fırsat bilerek hafifçe ayağımla dizine vurdum ve öksürdüm. "Hadi gidelim. Madem ısmarlayacaksın seni kıracak değilim Emirciğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restcafe
Teen Fiction"Yazmaman gerektiğini düşünüyorum hala." "Ben yazmak istiyorum." dedim emin bir şekilde. Omuz silkti. "Madem öyle." Mesajlaşma uygulamasına girdiğini anlamam zor olmamıştı. Birkaç bir şey yazdı ve bana sormadan gönderdi. "Afili bir başlangıç olsun...