18

507 23 13
                                    

Akay'ın bana verdiği anahtar ile eve giriş yaptım. Okula gitmiştim, her zamanki gibi sıkıcı bir gün geçirmiştim ve geri gelmiştim. Normalde Akay beni alabileceğini, bırakırken dile getirmişti fakat bilerek onu aramamıştım. Miraç ile okuldan eve yürümeyi sevdiğim içindi bu. Kapıyı kapatıp, çantamı bir kenara bıraktım. Mutfaktan gelen şarkı sesleri, Akay'ın orada olduğunu gösteriyordu. Girişteki televizyonda ayrıca açıktı. Bu çocuğa para gökten yağıyor herhalde. Televizyonu kapattım. Önce yatak odasına geçip kıyafetlerimi değiştirmiştim. Saçlarımı yukarıdan bir topuz yaptım ve odadan çıkıp mutfağa geçtim. Akay'ın yemek hazırladığını görebiliyordum. Yanına ilerledim. Onun arkası dönükken ellerimi beline doladım. Son ses şarkısı yüzünden, ona temas ettiğimde beni anca görebilmişti.

Hafifçe sıçradığında güldüm. Bana doğru döndü. "Hoş geldin yavrum." dedi eğilip dudağıma bir buse kondururken. Sırıttım. "Hoş buldum. Ne hazırlıyorsun?" diye mırıldandım merakla. Hafifçe kenara kaydı ve köfte harcını gösterdi. "Uğur'u arayıp neyi sevdiğini sordum. Köfte ve patates dedi. Bende eve geldiğimde sen beni hazırlayana kadar yaparım diye düşünmüştüm. Yetişmedi ama, atarız fırına birazdan." Anladım dercesine bir mırıltı çıkardım. Bir bardak alıp kendime su doldururken o köfteleri hazırlamaya devam ediyordu. "Sen neden beni aramadın?" 

"Bu gün annenlerin geleceğini söylemiştin. Bende eğer hala buradalarsa, bölmeyeyim diye aramadım. O yüzden de biraz geç geldim. Hem, Miraç ile eve yürümeyi özlemişim." Tepsiye koyduğu son köfteyle beraber, tepsiyi de fırına yerleştirmişti. "Annemler bahane, Miraç şahane diyorsun yani. Anladım." Güldüm ve göz devirdim. Mutfaktaki koltuğa kendimi bırakırken, o ellerini yıkayıp üzerindeki önlüğü çıkarttırdıktan sonra yanıma gelmişti. Koltuğa uzanıp başını dizlerim üzerine koyarken, kollarını da bana sardı. Ellerimi saçlarına götürdüm. Dün bunu özellikle kendisi istemişti, muhtemelen saçlarıyla oynanmasını seviyordu. Bu yüzden yapmak istemiştim. 

"Bu gün Emir aradı." diye mırıldandı. Bir nefes verdim. Şu an bu konu konuşmak istediğim son şeydi. Yine de lafını kesmeden onu dinlemeye devam ettim. "Normalde onunla konuştuğumu söylemememi söylemişti. Ama yalan söylemek istemediğim için uzatmayacağım. Çünkü onun dediğini yapıp kalbini kırarak seni gönderecek halim yok." dedi imkansız bir şeyden bahseder gibi. Bu beni gülümsetti. Eğilip saçları arasını öptüğümde o da gülmüştü. "Sadece gerçekten pişman olduğunu fark ettim. Ayrıca bu küslük durumlarınız beni de huzursuz etmiyor değil." Gülümsemem buruklaştı. Derin bir iç çektiğimde, Akay başını dizlerimden kaldırdı. Dikelip bağdaş kurduktan sonra bana dönmüş, beni de kendine doğru çevirmişti. "Bu canını sıkmasın. Asla gitmek zorunda değilsin, istediğin kadar kalabilirsin. Hatta bana kalırsa hiç gitme, orası ayrı konu. Sadece Emir kalbinin kırdığının farkına varmış. Düşünmüş olmalı ki beni aradı. Normalde ben bir süre muhabbet edeceğimizden bile şüpheliydim." 

"Niye beni kırarak yollamanı istemiş?" dedim. Dudağını büktü. "Çünkü hala hayatıma birini aldığımı kabullenemiyor. Sen kalbimi kıracaksın, ben eve gideceğim. Günün sonunda biz ayrılacağız, Emir muradına erecek. Sen yoluna ben yoluma yani. Nanay." Kaşları aydınlanmış gibi havalandı. Sonrasında ayaklanmıştı. Dudaklarıma hafif bir buse kondururken "Emir'e uymamak bazen işe yarıyormuş." diye mırıldandı. Sonrasında gidip fırından tepsiyi çıkarmıştı. Birkaç dakikanın sonunda ikimizin de önüne birer tabak koymuş ve yanıma yerleşmişti.

*

Üzerime uzun kollu kırmızı bir büstiyer giyerken, altıma siyah bol pantolonumu geçirmiştim. Topuklu spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra, üzerime geçirdiğim ceket ile tamamen hazır hissediyordum. Bu gün Mert'in doğum gününü kutlamak için plan yapmıştık. Sırf onun yüzünden Rest'i kapattırmıştık. Mert doğumun bile masraf yemin ediyorum. Neyse ki cebimden çıkan tek para onun için aldığım hediyeydi. Kalanını Gökhan ve Orçun halletmişti. Baba parasıyla. Her neyse.

RestcafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin